Efe'nin yaşı

Lilypie Fourth Birthday tickers

23 Kasım 2011 Çarşamba

Yalnız geceler...

Doktorumuz Nilgün Hanım ile daha önceki aylarda konuşmamızda 4.aydan itibaren Efe'yi odasına geçirmeyi konuşmuştuk. Bu ayki kontrolümüzde de artık kendi odasına geçirmemizi tavsiye edince hemen uygulamaya aldık. Ancak birçok doktorun önerisi olan Ferber yönteminden bahsetmedi Nilgün Hanım bize.

Ferber yönteminin sıkı savunucuları olduğu kadar bu yönteme karşı olanlar da var.

Yöntem ismini 1869'da kurulan Boston Çocuk Hastanesi'nin Pediatrik Uyku Bozuklukları merkezinin direktörü olan Dr.Richard Ferber'den almış. Temel teorisi, bebeklerin uyumadan önce kendilerini telkin etmeleri ilkesine dayanıyor. Dr.Ferber' e göre, bebeğin uyku öncesinde belirli bir rutini olmalı. Örneğin aynı saatte yatırmak,aynı saatte uyumasını ve uyanmasını sağlamak gibi. Her gece aynı saatte yatağına koyun, kendi kendine oyalanırken yanında bulunmayın;ancak gözlem yapabilecek kadar yakın olun.Düzenli aralıklarla yanına gidin; kucağınıza almayın,sallamayın ve beslemeyin. Bunun yerine, sizin sesinizi duymasını sağlayın,varlığınızı hissettirin. Böylece yalnız olmadığını anlayacaktır. Ferber'e göre beebeği yatağına uyanıkken koymak,ona kendi kendine uyumayı öğretmesi açısından önemli. Burada en önemli nokta dayanıklı ve istikrarlı olmak.Bebeğinizi odada tek başına bıraktığınızda ağlayacaktır. Dr. Ferber'e göre bebeğinizin yanına gitmeden önce ilk gece 5,ikinci gece 10, üçüncü gece ise 15 dakika ağlamasına izin verin. Her ağladığında yanına gidilmesine alışkın olan bebek, ağlamasına rağmen yanına gidilmediğinde durumu kabullenecek ve uykuya daha fazla direnemeyecektir diyor doktor amca.

Bu yönteme karşı olanlar ise karşı olma sebepleri olarak Ferber yönteminin ağlatarak uyutma olduğunu ve bunun da bebeklerin beyinlerinde zararlı değişimler yaptığını, zeka gelişimi, duygusal gelişimi ve sosyal gelişimi olumsuz etkilediğini, bebeğin duygusal anlamda sizden uzaklaşabildiğini, ebeveyn-çocuk ilişkisine zarar verdiğini, bebeğin kendine güvenini azalttığnı,bu yöntemin bebeğin ihtiyaçlarına saygısızlık gösterdiğini söylemektedirler.

Nilgün Hanım ise; Efe'yi uyanıkken yatağına koymamızı, odadan çıkmayı denememizi, ama eğer uyumazsa ve ağlamaya başlarsa yanına gitmemizi ve ağlatmamamızı söyledi. O durumda da kucağa almadan, pışpışlayarak veya elini tutarak destek vermemizi, ten temasının önemli olduğunu belirtti. (biz de zaten bu şekilde yapıyorduk.;))Ayrıca mammaroo'da uyuyup sonra yatağına götürmemizin hiçbir sakıncası olmadığını da ekledi.

Böylece park yatağının bizim odamızdaki misafirliği sona erdi ve kendisi ileride oyun parkı olarak kullanılmak üzere kapatılıp çantasına kondu.

Efe odasını sevmiş olacak; etrafa, dönencesine, yatağındaki yatak takımına derin derin bakıp inceliyor. Umarım biraz daha büyüyünce de fikri aynı olur.

Nasıl uyuduğuna gelince... Bazen mammarooda uyuyor bizimle beraber otururken. Bazen de uykusu geldiyse uyanık vaziyette yatağına bırakıyoruz dönencesini de açıp ve kendi kendine uyuyor. Her zaman emzik kullanmıyor uyumak için.

Tabi ki zaman zaman çok kolay uykuya dalamadığı zamanlar oluyor. O zamanlarda ufak ufak homurdanıyor. O durumda da ben veya Altan gidip elini tutuyoruz veya karnına elimizi koyuyoruz bizi hissetsin diye. Bize baka baka uyuyor oğlum.



Posted by Picasa

Park yatağı mı beşik mi?

Bebek sahibi olmaya hazırlanan herkesin en az 1 kere sorduğu bir sorudur bu. Bebek ilk aylarda anne-baba ile aynı odada uyuyacağı için odasında kullanacağı karyola haricinde bir yatağa ihtiyaç oluyor. Beşik daha az yer kaplaması açısından kullanışlı olurken, park yatağı bebek biraz daha büyüdüğünde içinde oynayabileceği, kapalı bir alana dönüştüğü için kullanışlı.

Biz de tercihimizi park yatağından yana yaptık. Ancak çok da uzun süre kullanmayacağımızı düşünererek fiyat olarak ortalama bir yatak almaya karar verdik. Odamızda koyacağımız yeri de ölçüp Le Bebe nin rengarenk bir yatağını koyduk odamıza. Biraz odamız daraldı ama olsun. Sayılı gün çabuk geçer dedik...;)
4.ayın bittiği bu günlerde artık yavaş yavaş park yatağının yatak görevi bitecek inşallah ve Efe odasına ve karyolasına doğru terfi edecek...

Park yatağı da daha sonradan oyun parkı olarak kullanılmak üzere dolaptaki yerini alacak..

16 Kasım 2011 Çarşamba

Tatil bittiii..:(

28 Ekim akşamı Atatürk Havalimanı'ndan başladı tatil maceramız.. Uçaktaki yerimize oturduğumuzda merak,heyecan, korku vardı içimizde.

Gidiş yolculuğumuza son 20 dakikaya kadar neşe hakimken patır patır sesler eşliğinde doldurulan bezi değiştirme operasyonu ile birlikte ağlama krizi hakim oldu. Hostesler bile susturamadı oğlumu. Tam indiğimiz anda 2.kaka saldırısına yakalandık. Bu sefer tüm kıyafetler değişti, temizlendi oğlum. Rahatladı da tabi;)

Dönüş yolculuğumuzda ise 3. kaka saldırısına yakalanacağımızdan %100 emindim. Çünkü son 5 gündür Efe'nin poposunda 1 damla kaka görememiştik. Uçakta kaka yapmaktan çok memnun kalmış olacak ki Efe, içindeki herşeyi biriktirmiş ve uçağa saklamıştı. Yine 2 posta boşaltıverdi gidişteki gibi.:) Bu kez hazırlıklıydık ama. Şaşırmadık..

Özet olarak ilk yolculuğumuz hem gidişte hem dönüşte birçok anne-babanın ilk yolculuğu gibi bol kakalı geçti..:)

Tatilimiz boyunca Allah bize yazın tatil yapamadığımız için acımış olacak hava Kasım ayına göre muhteşemdi. Son 2 gün hariç her gün denize girdik. Tabi yazın olduğu kadar sıcak değildi deniz ama Ege Denizi'nin yazınki hali gibiydi. Efe her gün sabah 10dan öğleden sonra 4e kadar sahilde olmanın getirdiği rehavetle bol bol uyudu. Bu sefer gece sık sık uyandı, hatta bazen uykusu bittiği için tekrar uyumadı. Ama olsun.. Gülüşünü gördüğümüz anda tüm uykusuzluğumuzu unuttuk hep.

Cansu,İlker ve minnoş kızları Zeynep'te bazı günler sahilde bize eşlik etti. Cansu ve Zeyno bir süredir Ankara'da olduğundan görüşememiştik. Görüşmeyeli Zeynom da artık çirozluktan terfi etmiş. Pek güzel bir kız olmuş. Gülücükler saçmaya başlamış o da bol bol maşallah...

3,5 ayı devirdiğimiz bu tatilde Efe ufak ufak kalkma, doğrulma çalışmalarına da başladı. Ana kucağından doğrulup doğrulup etrafı izlemeye çalışıyor artık.



Bu ayın başında önce elleri ağzını keşfetmişti kuzunun. Artık o eller birbirini de keşfetti. Sık sık, özellikle uykusu geldiğinde birbirlerine kavuşuyorlar göğsünün üzerinde..

Ne çabuk geçti 4 ay. Her gün geliştiğini, büyüdüğünü görmek, acaba bugün yeni ne yapacak diye heyecanla beklemek çok keyifli.

Biriciğim, bir tanecik oğlum.. Kahkahalarla gülüşünü görmek, kendince mırıl mırıl konuştuğunu duymak herşeye bedel.

Tatil boyunca kah korsan oldun, kah "Babam benim kahramanım" yazılı t-shirtünle babasının kuzusu.. Bazen sert bakışlarınla etraftaki herkesi korkuttun, bazen de gülüşlerinle mest ettin.



O parmaklarını, ellerini ağzına ala ala bitiremedin..

Yüzükoyun yatırdığımızda etrafa daha bir meraklı bakıyorsun artık. Ama yorulunca kafanı yere koyuveriyorsun hemen..:)
Bu tatilde bol bol babaannen,deden ve amcanla da hasret giderdin. İlk bayram harçlıklarını topladın.:)


Amcan sayesinde ilk direksiyon tecrübeni de yaşadın.. Onun kadar keyif aldın mı bilemiyorum ama;)



Zeyno ile de bol bol hasret giderdin. Şezlongda yanyana yatıp agu-gugu konuştunuz,gülüştünüz bol bol..Bizlerle de bol bol ilk tatil hatırası fotoğrafları çektirdiniz oğlum. İlker her ne kadar pek hoşlanmasa da ilk ten temasınızı da gerçekleştirmiş oldunuz bu tatilde. :)


Doğduğundan beri mekan ayırtetmeksizin seni de gittiğimiz her yere götürmeye çalışmamız artık meyvelerini vermeye başladı. Nazar değmesin gittiğimiz yerlerde kendi kendine oyalanıyorsun çok güzel bir şekilde. Arada ilgi de istiyorsun tabi.. Biz de bayılarak konuşuyoruz seninle böyle zamanlarda. Bu tatilde de yine yeni bir yer gördün. Side'ye gittik seninle beraber.

Sen bu tatili hatırlamayacaksın oğlum ama bizim için hep hatırlanacak bir tatil olacak . Ne de olsa birçok ilki yaşadık bu tatilde. Umarım bundan sonraki tüm tatillerimiz de hatırladığımızda bizi gülümseten anılarla dolu olur.