Efe'nin yaşı

Lilypie Fourth Birthday tickers

3 Aralık 2012 Pazartesi

Agguum??

Efe'ce "Bu Ne?" demek oluyor bu kelime..1,5 yaşına merdiven dayayan oğlum son günlerde pek bir meraklı.. Her gördüğü şeye dokunup "aggum?" diye soruyor ve cevap bekliyor. Bu her gün ve neredeyse her saat tekrarlanan bir oyun artık bizim için.

Efe koşarak koltuğun üstündeki yastığa gider ve
-"aggum?"
Anne/baba/anneanne o sırada yanında kim varsa;
-Yastık
Efe etrafına bakınır, şimdi neyi göstersem der gibi ve yine koşarak birşeyi gösterir
-Aggum?
-Perde
-Aggum?
-Halı
-Aggum?
-Işık
......bu böyle sürer.. Evdeki herşeyi gösteriyor ve ismini merak ediyor oğlum..

Ha bu meraka karşılık kaçını söylüyor, kaç kelimelik bir kelime dağarcığı var derseniz bu sorunun yanıtı çok fazla değil..Malum erkek çocukların daha geç konuştuğu bilinen bir gerçek. Efe şu an her duyduğunu hafızaya alma derdinde.. Dinliyor, tekrarlatıyor ama kendi tekrarlamıyor pek fazla..

Ağzından duyduğumuz kelimeler bir hali kısıtlı henüz:

-Babbbaaaaa (en dolu kelimelerinden biri, belki de en dolusu)
-Anniiii (anne demek olup sadece zorda kalınca söyleniyor: ağlarken, uykusu geldiğinde, kucağa alınmak istediğinde..)
-Yapmaaa(neredeyse ilk kelimesi)
-Mammaaa
-ner (Güner demeye çalışıyor-anneannesinin adı)
-abba (Araba)
-gel
-A (Al demek oluyor)
-Akkaa (Attaa)
-Hadeee (hadi)
-Aggum (bu ne?)

Onun dışında her türlü sesi taklit ediyor tabi..

Su,süt,bıcı bıcı gibi onunla ilgili kelimelerin anlamını çok iyi biliyor ama kendi henüz söylemiyor.
Su istermisin dediğimde suluğuna, süt istermisin dediğimde biberonuna bakıyor.

"Bıcı bıcı yapalım mı" dediğimde koşarak banyoya gidip duşun içine girip bekliyor daha kıyafetlerini bile çıkarmadan..

Cin mıstıkım bir gün pat pat tüm öğrendiklerini sıralaycak arka arkaya diye düşünüyor ve bekliyoruummmm...

23 Kasım 2012 Cuma

Gece Terörü

Dün gece mesaiden çıkıp eve gelmem 20.30u buldu her zamanki gibi. Efe ile 1 saat kadar oynadıktan sonra uykusu geldi ve elimden tutup yatağına götürdü her akşam yaptığı gibi.. Hemen bezini değiştirip pijamalarını giydirdim ve tekrar yatağa götürdüm. Gündüz erken uyandığı için(13.00) çabuk uyuyacağını tahmin ediyordum zaten. 21.10 gibi yattı, 21.25'te uyumuştu bile sütünü bile bitirmeden..

Saat 23.15 civarında tam da yatsak mı acaba diye düşünürken bir anda içeriden gelen oğlumun sesini duydum. Normal şartlarda bu saatte uyanmaz pek.. Koşarak gittim, yatakta sırtüstü yatmış ve ağlar gibiydi(daha çok viyaklama modunda) derkeeennn çığlık çığlığa ağlamaya başladı.. Kucağıma gelmek istemiyor,süt istemiyor, su istemiyor.. Sadece bağırarak ağlıyordu.. Kucağıma aldığım anda farkettim ki ter içindeydi,su gibiydi resmen.. Hemen alıp üstünü başını değiştirdik bağırmasına aldırmamaya çalışarak. Savaş halinde terini silip üstünü değiştirdikten sonra kucağıma aldım ve evin içinde gezdirmeye başladım ama nasıldesem gözler açık ama boş bakıyordu, sanki hala uyuyor gibiydi ama gözleri açık.. Kendini, kucağımda oradan oraya atmaya çalışıyor, yay gibi geriliyordu.. Ne yapacağımızı şaşırdık tabi.. Normal zamanda ağladığı zaman sakinleştirmek için ne yapıyorsak hepsini denedik: En sevdiği şarkıları söylemek(Candan Erçetin-Bahar, Büyük babaa nerdeee, Tekerlekler dönüyoorrr vs..), banyoya gidip yüzünü yıkamak, suyu açmak, bisikletine bindirmek, Baby tv açmak, soğuğa rağmen camı açıp yüzüne soğuk hava gelmesini sağlamak, kucakta döndürmek.. Yok.. hiçbir şey fayda etmedi.. Hiç ara vermeden 45 dakika ağladı oğlum, gözyaşı sel oldu.. Derdine çare olamamak bizi üzdü.. Evin içinde bir ben bir Altan kucağımızda gezinip durduk, o anda Efe'nin canı kime gitmek isterse artık.. Tüm bu süre içinde gözler açık evet ama bilinçsiz gibi bakıyordu..45 dakika sonunda hala susmayınca acaba fiziksel bir rahatsızlığı mı var diye hastaneye gitmeye karar verdik ve apar topar giyinip çıktık evden. Ümidim arabaya binip koltuğuna oturunca yolda uyumasıydı ama uyumak ne kelime.. Susmadan ağlamaya devam etti ne yazık ki.. Ataşehir Kadıköy Şifa Acil Servisine zor attık kendimizi. Hemen nöbetçi çocuk doktorunu çağırdılar hemşireler. Kadın zaten üst kattan duymuş çığlıklarını, ağlamalarını.. Önce bir gözlemledi ama tabi bizimkinde susma yok. Sonra soyduk ve muayene etti, steteskopla dinledi, kulaklarına baktı, dişlerine baktı, bezini çıkarttık poposuna baktı, kısacası tüm vücuda baktı, ateşini de ölçtük ve hiçbir fiziksel rahatsızlığı olmadığına emin olduk. Peki ama ne bu diye düşünürken nöbetçi doktordan daha önce okuduğum bir yanıt aldım: GECE TERÖRÜ.. "Diyazem fitil vericem" dedi doktor, tereddüt ettim açıkçası, bu kadar küçük çocuğa verilir mi falan diye ama aklıma Zeyno'nun da havale yatkınlığı yüzünden Cansu'nun çantasında hep bu fitilden bulunduracağı geldi bir süre.. Demek ki veriliyormuş diye düşündüm..
Fiti lgeldiği zaman Efe tam 1saat 10 dakikadır ağlıyordu.. Fitili uyguladı doktor ama tabi bir posta da onun için ses iyice yükseldi, hastaneyi birbirine kattık resmen..
15 dakika sonra fitil etkisini gösterdi sanırım ve 1 saattir üstümdeki kazağın boncuklarını farketmeyen oğlum bir anda sustu ve kollarımdaki boncuklara dokunmaya başladı ve süt istedi. Fırsattan istifade sütü verip pusete yatırdık.. Doktor hanım yarım saat daha kalmamızı rica etti çünkü diyazem fitil 20-30 dakika içerisinde yan etki gösterip solunum güçlüğü ortaya çıkabilirmiş.. O yarım saat içinde Efe normale döndü, şebeklikler yaptı, dil çıkartıp durdu hemşirelere, "BEHH" diye korkutmaya çalıştı bizi.. Ama tabi daha sakin, durgun, ilacın da etkisiyle. Hastaneden 12.50gibi çıktık ama bizim tosun cin gibiydi. Bu arada diyazem iki türlü etki edebiliyormuş: ya kütük gibi uyur dedidoktori ya da ters etki yapıp uyumayadabilir.. Açıkçası cin gibi halini görünce korktum..
Bunları düşünerek arabaya bindik, sütünü tekrar eline verdim. Bir yandan da korkuyorum, süt biter de hala uyumamış olursa yine arıza yaparmı acaba diye.. Neyse efendim epey bir süre dışarıyı seyretti camdan, uyumamakta direndi, şebekliklere arabada da devam etti. Bağdat caddesi-Sahilyolu turu atalım, uyutmak için dedik.. Saat 01.15te kapattı gözleri daha fazla dayanamayıp kuzum.. Bir 10 dakika daha dolandık ve en son otoparka girerken Efe horluyordu resmen..:)
Yatağına yatırdığımızda saat 2 ye geliyordu ve külçe gibiydi, salmıştı kendini iyice.. Sabaha kadar uyanmaz sanmıştık.. Oysa saat 04.00 gibi sesini duydum.. Ama hiç bağırmadı, ağlamadı.. Sadece kalktı ve başucundan sütünü aldı ve geri yattı..Sütü içtikten sonra da döndü ve uyumaya devam etti. O uyuyunca kalkıp boş biberonu yataktan aldım.. Sabah biz çıkarken hala uyuyordu tabi. 08.50de uyanmış.. Tabi hiçbirşey olmamış gibi gülücükler atıyormuş etrafa..

Sabah kendi doktorumuza mail attım hemen bir daha olursa ne yapmamızı önerirsiniz?Bu gece terörü mü? gibi sorular sordum. Nilgün Hanım'ın cevabı bunun gerçekten de gece terörü olduğu, 18-21 ay arasında rastlanabildiği ama merak etmememizi, geçeceği yönündeydi. Tekrar olur ve susmazsa Atarax şurup verebileceğimizi yazmış. Atarax'ın prospektüsünde 1-6 yaş arası çocuklarda günde çocuğun ağırlığının herbir kg'su için 1-2,5mg vermemizi ve bunu gün içine yaymamızı yazmış. Biz sadece gece böyle birşey yaşarsak vereceğimize göre 1 kere 1-2,5mg arası versek doğru olur herhalde diye düşünüyorum. Çok da sersemletmek istemiyorum çünkü..

Şimdi tek istediğim bunun tek seferlik birşey olduğunu düşünmek. Umarım tekrarlanmaz. Internette araştırmalarımda bunun her gece de tekrarlayabileceğini veya 10-15 günde bir de olabileceğini yazıyor.. Her gece olursa hemen hemen aynı saatlerde olacağından o saatten 10-15dakika önce uyandırma yöntemiyle döngüyü kırabileceğimiz yazıyor..
Ha bir de bu gibi durumlarda temastan kaçınmamızı ve kendi haline bırakmamızı yazmış bazı kaynaklar, ki bu hiç mantıklı gelmedi.. O anda sanki en çok şefkate ve sıcaklık duymaya ihtiyacı varmış gibi geliyor bana, kucağıma almadan nasıl durabilirim ki..Mümkün mü hiç?? Kendi haline nasıl bırakayım?Güvensiz hissetmez mi o zaman?

Oğlum benim.. sen kendi iç dünyanda neler yaşıyorsun kimbilir? Kabus görecek ne yaşıyorsun ki o küçücük bünyende??

Bakalım neler yaşayacağız? ya da bir daha yaşayacak mıyız? Umarım sakin geceler bizi bekliyordur...

Bu arada Gece terörü de neymiş diyenler için kısa bilgilendirme:

GECE TERÖRÜ NEDİR?
Gece terörü çocuğun uykudan tam uyanmadan, yarı uyanık bir şekilde çığlık, tekmeler, panik, uykuda yürüme, vurma hareketleri veya mırıldanma gibi davranışlar göstermesidir. Çocuğun gözleri açıktır ancak aslında halen uyumaktadır. Gece terörü genellikle çocuk uyuduktan sonraki yaklaşık iki saat içerisinde meydana gelir. Gece terörleri zararsızdır.6 yaşına kadar normal olarak değerlendirilir.

Gece terörünün özellikleri
Gece terörünü normal uyanmalardan ayıran özellikler şunlardır:
Çocuk korkmuştur ancak uyanamaz veya sakinleştirilemez.
Çocuğun gözleri açıktır ancak sizin yanında olduğunuzu bilmez.
Çocuk odadaki nesne ya da kişilerin korkunç olduğunu düşünebilir
Genellikle sabah uyandığında olan bitenleri hatırlamaz.

Gece terörü sırasında çocuğa nasıl yardım edilmeli?
Çocuğunuzun normal uykuya dönmesine yardımcı olmaya çalışın. Çocuğu uyandırmanız çok güçtür, bu nedenle uyandırmaya çalışmayın. Işıkları açarak çocuğun gölgelerden dolayı yaşadığı kaygıları azaltın. Rahatlatıcı şeyler söyleyin. Sarıldığınızda kendini daha iyi hissediyorsa, sarılın. Çocuğu sarsmak ya da bağırmak daha da korkmasına ve öfkelenmesine neden olabilir.
Çocuğunuzu yaralanmalara karşı koruyun. Gece terörü sırasında çocuk merdivenlerden düşebilir, duvara hızla çarpabilir ya da camı kırabilir. Çocuğunuz ayağa kalkmışsa, yumuşak ve sakin bir şekilde yeniden yatağına yöneltin

Birkaç gün boyunca çocuğunuzun uykuya dalmasından ne kadar süre sonra gece terörünün başladığına dikkat edin. Gece terörünün başlaması muhtemel saatte her 15 dakikada bir çocuğunuzu uyandırın ve 5 dakika boyunca tam uyanık vaziyette ve yatağın dışında tutun.
Bu şekilde bir hafta boyunca çocuğunuzu uyandırmaya devam edin. Çocuğunuzu uyandırmayı bıraktıktan sonra gece terörü yine devam ediyorsa, doktorunuza başvurun.

UYKU TERÖRÜ de deniyor..
Uyku Terörü Nedir?
Uyku Terörü ya da Gece Terörü olarak adlandırılan durum çocuklarda özellikle 3-4 yaşlarında sık olarak görülür. Genellikle uykuya daldıktan bir süre sonra oluşan şiddetli ve 45 dakikaya kadar panik nöbeti halindedir.

Çocuk çığlıklar atarak uykusundan uyanır, yatağında oturur veya ayağa kalkar. Korku içindedir, şaşkındır, üstündekileri çıkarmak, yastıkları fırlatıp atmak gibi amaçsız hareketler yapar. Bağırır, ağlar anlamsız sesler çıkarır veya konuşur. Kaçma gibi korkulu davranışlar gözlenir. Çocuk uyandırılamaz. Söylenenleri anlamaz, sorulara yanıt vermez, anneyi babayı tanımaz, sakinleştirilemez. Etrafındaki kişileri tanımıyor, duymuyordur. Uyandırılmaya, sakinleştirilmeye çalışılsa da başarılı olunmaz. Taşikardi (çarpıntı), hızlı soluk alıp verme, terleme görülür. Uyku terörü bittiğinde çocuk çok kolay bir şeklide uykuya geri döner.

Uyku terörü tıbbi olarak tehlikeli değildir. Anne baba nöbet sırasında çocuğun yaralanmasını önlemek dışında çocukla fazla temas etmemeye çalışmalıdır. Çocuğu yatıştırmaya çalışmak atakların daha da kötüleşmesine sebep olur. Sakin bir şekilde gözlemlemek yeterli olur. Yaralanmasının ve bir kazaya uğramasının engellemek için evde önlemler almak gerekir.

Bu ataklar sık olarak ortaya çıkıyorsa, çocuğun gece korku ve rüyalarına neden olabilecek gündüz olayları dikkatle gözden geçirilmelidir. Gün içersinde yaşanılan endişe, korku, kaygı gibi olaylar bunların zemininde yer alabilir. Bunun yanında dikkat çekmeyen başka olaylar da ruhsal olarak çocuğu etkilemiş olabilir.

Uyku terörü anne ve babalar için yıpratıcıdır. Anne baba hiçbir şey yapamıyor olmak nedeniyle endişeli ve korkuludurlar. Anne Babanın nöbetler sırasında çocuğun yanında olması yeterlidir. Çocuk kendiliğinden sakinleşecek ve uyandığında bu nöbeti hiç hatırlamayacaktır.

Çocukta atağın ne zaman başladığı, hangi saatlerde başladığı veya uyuduktan ne kadar sonra başladığı konularında bir uyku günlüğü tutmak ve tipik olarak nöbetin başlayacağı düşünülen saatlerin hemen öncesinde çocuğu düzenli olarak uyandırmak yararlı olabilir.

Uyku terörü sorunu olan çocukların %3’ünde bu durum her gece meydana gelir, %50’sinin ailesinde de görüldüğü için genetik geçişli olduğu düşünülür. Dramatik bir tablo olmasına rağmen psikiyatrik bir bozuklukla ilişkisi saptanamamıştır

Ne zaman doktora başvurmak gerekir?
Gece terörleri çoğunlukla zararsızdır. Ancak aşağıdakilerden herhangi birini fark etmeniz durumunda, doktorunuza başvurun:
Çocukta salyalanma, sarsılma ve katılma varsa,
Yedi gece boyunca çocuğu uyandırdığınız halde gece terörleri devam ediyorsa,
Gece terörü 30 dakikadan daha uzun sürüyorsa,
Çocuk gece terörü sırasında tehlikeli bir şey yapmışsa,
Gece terörü gecenin ikinci yarısından sonra meydana geliyorsa,
Çocuk gündüz de normal faaliyetlerini etkileyecek ölçüde korkular yaşıyorsa,
Ailede yaşanan bir stresin etkili olduğunu düşünüyorsanız,
Çocuğunuzun gece terörü yaşaması ile ilgili başka kaygılarınız varsa.

20 Kasım 2012 Salı

Rüzgarsever...

Oğlum oldum olası rüzgarı pek seviyor. Yüzüne rüzgar geldiği zaman gülücükler atıyor etrafa..Haftasonu gezmemizde pipet ile yüzüne üfleyince de bir hoşuna gitti bir hoşuna gitti sormayın..
Siz iyisi mi seyredin... :)


Taklitçi Efe

Geçtiğimiz haftalarda yemek yerken bizim patates kızartmasını, tabağımızdaki ketçapa batırıp yediğimizi gören Efe durur mu hemen aynı şekilde mideye indirdi patatesleri.



14 Kasım 2012 Çarşamba

İlk kez...

Az önce annem cep telefonuma bir fotoğraf gönderdi ve üstüne aradı..Annem mutfağa gitmiş dönmüş ki bizim tosun salonda, halının üstünde uyumuş, ağzında biberon ile..
Mama sandalyesinde uyumuşluğu vardı da halıda ilk kez oldu.. Kayıtlara geçireyim dedim hemen bu sıcak haberi..

15 dakika sürmüş bu uyku bu arada. az önce gülerek mutfağa gelmiş, annemin yanına..
Şekerleme yapmış anlaşılan oğlumm..


12 Kasım 2012 Pazartesi

Hakkı??

Kaydetmeye çalıştığımda ya yakalayamıyorum ya da inadına söylemiyor ama Efe bu aralar bize birşey anlatmaya çalışıyor ve biz anlamıyoruz..Kaydedemeyince yine de unutmamak için yazmak istedim..

Söylediği kelime: HAKKI !! Evet evet gayet hakkı diyor oğlum.. Artık ailecek aramızda geyik konusu oldu..

Diyaloğumuz şu şekilde:

-Efee, hakkı nerede annecimm?
-HakKKıııı!! (o kı hecesi acaip vurgulu, cilveli ve hep gülerek söyleniyor- hoşumuza gittiğinin farkında ya üstüne bir de 2-3 kere daha tekrarlıyor)

Ya bu hakkı neyin nesi acabaa? Hiçbirimiz çıkartamadık..

8 Kasım 2012 Perşembe

Tosun Efe Ağva'da

Tosun Efe şu 15 aylık ömründe gördüğü yerlere bir yenisini daha ekledi. Ağva'da Tranquilla Nehir Evi'ndeydik. Otel çok güzeldi. Restoranın içindeki şömine önündeki kanepe bizim kanepemiz oldu. Yemekler harikaydı. Ortam çok güzeldi.. Gerçi buraya çocuksuz gelinirmiş, tam kafa dinlemelik yer dedik ama olsun. Efe ile de ayrı güzeldi..
Efe her zamanki gibi açık havaya bayıldı. Hamak favorisiydi. Bahçede bir o yana, bir bu yana koşturup durdu.. Hamakta mest olmuş vaziyette sallandı. Nehre atlamaya çalıştı. Tekne turunu pek sevdi, ilerisi için bizi umutlandırdı.(Mavi tur yapıcaz ya yine..:))..
Gün doğumu harikaydı. Temiz hava çok iyi geldi. Yenilendik, tazelendik..Yine gitsek, hep gitsek..:)









1 Kasım 2012 Perşembe

Haberlerr..Haberlerrr...Haberleeerrrr..

Dün 15.ay doktor kontrolümüz vardı. Bu kez annem tek başına götürdü Efe'yi.. 2 aya yakın süredir kahvaltı etmediğini, neler denediğimizi, yemeklerde de artık eskisi gibi herşeyi yemediğini ve yemek beğendirmekte zorlandığımızı.. hepsini biirr biirr anlatmışş..
İşte doktorumuz Nilgün Hanım'ın ağzından Efe ile ilgili dökülenler:

* Yemesinde azalma olmasına rağmen maşallahı var;750gr almış 2 ayda ve 12.060 gr olmuş..
Boyu ise 4 cm uzayarak 87.5 cm e ulaşmış..

* 16 tane dişi var ağzında.. Yani süt dişlerinin tamamlanmasına 4 diş kaldı. Onlar da 2. azı dişleri.. Normalde 2,5 yaş civarında çıkarmış ama Efe birçok şeyi erken yaptığı gibi bunu da erken çıkartır demiş doktorumuz. 1,5 yaş civarı olabilir diye de eklemiş..

* Yemekleri çok erken seçmeye başlamış. Normalde bu dönem 2 yaş civarı olurmuş.. Hayırlısı..

* Yemezse hiiiç ısrar etmeyin, üzülmeyin de demiş. Yemezse önünden kaldıracakmışız o öğün aç kalsın gerekiyorsa.. Bu arada yemeği yemediği zamanlarda yoğurdun dibini görüyoruz malum.. Yemeği yemezse ceza olarak yoğurdu da kaldıracakmışız bundan böyle.. Yemek yoksa yoğurtta yok.. :)

* Kahvaltı için malum her gün sütüne bal, gün aşırı da haşlanmış yumurta katıyorduk. Bal vermeyi kesiyoruz artık. Bal hem tok tutarmış, hem de karbonhidrat yüklemesi yapmış olurmuşuz.. Her gün 1 muz (bulunabiliyorsa yerli muz-bulamıyorsak ithal muzun yarısı), 1 yumurta ve 200 ml inek sütünü blenderdan geçirip biberona koyup içirecekmişiz.. Bu onu gayet güzel beslermiş..

* Poğaça, tuzlu kekler yapıp eline verin demiş.. Ayrıca anlattıklarımızdan yumuşak besinler değil sert besinleri sevdiğini anlamış ve galeta, baton tarzı şeyler yapabilirsiniz demiş Nilgün Hanım..

* Gece 3-5 arası uyanıp Aptamil içiyor malum oğlum.. 12den sonra hemen vermeyin ama 3-5 arası olabilir, aç hissediyor olabilir demiş..

* Efe kendi apartmanımız hariç tüm asansörlerde ciyak ciyak ağlıyor.. Bununla ilgili de kendini güvensiz hissettiğini söylemiş doktorumuz.. Temkinli, işgilli.. Babasına çekmiş demiş..:)

* Gerçekten çok temkinli.. Evde düşerken bile çok yavaş oturuyor, temkinli davranıyor mesela.. Veya gözünün kesmediği bir yere önce bizim dokunmamızı istiyor, sonra kendi dokunuyor..

* Gücü kuvveti yerinde maşallahh.. Hatta epey bir kuvvetli demiş..

Kısacası oğlum son süraet büyüyor, gelişiyor. Her gün yeni birşey katıyor kendine.Gözlemliyor ve çoook şey öğreniyoooooorrrr...

31 Ekim 2012 Çarşamba

Koç Müzesi

Geçtiğimiz haftalardaki aktivitelerimizden biri çoluk çocuk, cümbür cemaat Yamanlar ve Yağcılar olarak Sütlüce tarafındaki Rahmi Koç Müzesi'ni ziyaretti.. Çok güzel olduğunu duymuş ama bir türlü gidememiştik. Eh bebeler de artık yürüdüklerine göre onlar da bizimle gezip ortalığı karıştırabilirlerdi.. :) Yazısı epey gecikti işyeri mesaileri sebebiyle ama.. ne demişler geç olsun güç olmasın;)

Müze düşündüğümüzden büyüktü. 11.45 gibi girip akşam 17.30 da çıktık. Yürüyen bebeklerin ilgisini çekebileceki oradan oraya koşturmalarına sebep olacak bir sürü alet edevat, eşya olması sebebiyle de bence gayet gidilebilir bir yer..

Müze 1994 yılında açılmış. Yaklaşık olarak 27000 metrekare alana yayılmış.. Giriş ücreti 12,5 tl. Denizaltına girmek istiyorsanız ekstra 7 tl vermeniz gerek. Ancak denizaltına 8 yaşından küçük çocukları almıyorlar güvenlik sebebiyle..Biz ana oğul,kafe haline getirilmiş eski Fenerbahçe vapurunda Altan'ı bekledik, o da gezip bir de üstüne anı sertifikasını aldı..:)Ama içerisi çok havasızmış, dayanamayıp çıkanlar olmuş bunu da belirteyim....Gezimizin bu anlarında Yağcı ailesi bizimle birlikte değildi, zira kendileri akşam yemeği organizasyonu için o dakikalarda cumartesi trafiği ile boğuşuyorlardı sanırım:)
Bu arada çoğu müze gibi pazartesi günleri kapalı.

Müzenin web sitesi: http://www.rmk-museum.org.tr . Detaylı bilgiye buradan da ulaşabilirsiniz.

Müze 2 ayrı binadan oluşuyor. Bahçesinde de görülecek şeyler var. Ayrıca ufak bir çocuk parkı ve atlı karınca var. Zeynep atlı karıncada mutlu mesut bir o alete, bir bu alete binerken, bizim tosun "Efe Yaman" adına yakışmayacak şekilde korkak çıktı ve normalde sabit haldeyken bindiği aletlere dönerken binmemek için elinden geleni yaptı, üzerime tırmandı.. Hem Efe hem Yaman kendisi ama.. onu bir de bize sorun.. Hiç de öyle değil!!

Gelelim bizim 2 bebekle müze ziyaretimize..

İlk durağımız Arçelik fabrikasında üretilen tüm elektronik aletlerin olduğu bir salondu. Tüm aletlerin dışı şeffaftı, böylece nasıl çalıştıklarını görebiliyordunuz. Her aletin yanına da düğmeler koymuşlar ki çalıştırabilelim..Efe ile Zeyno zaten birer bulaşık makinesi canavarı olarak bu kısmı pek sevdiler sanırım. Efe sürekli çamaşır makinesini ve bulaşık makinesini çalıştıran düğmelere basıp durdu. Zeynep ise bulaşık makinesinin şeffaf kapağına elleriyle vurup durdu sanki beni de bunun içinde yıkayın der gibiydi..:)Ne de olsa bir su kuşu kendisi.. Çamaşır ve bulaşık makinelerinin yanında elektrik süpürgeleri vardı. Bunlara pek rağbet göstermediler ama Çelik robot Zeynep'ten beklediği ilgiyi aldı..Bu kısımda ayrıca ilk üretimden itibaren çeşitli bilgisayarlar, her tarafı şeffaf otomobiller, kaldıraçlar,bisiklet gibi ilginç objeler vardı. Bu salonun üst katı ise tamamen çocuklar içindi..Ama daha büyük çocuklar.. Atölyeler düzenleniyormuş burada 3-14 yaş arası çocuklar için.Boyama,enerji,astronomi,heykel,kukla,film,denizcilik,dans,drama gibi.. Ayrıca doğumgünü kutlamaları yapmak da mümkünmüş.. Aklımızda bulunsun diyip geçtik..Bence gayet güzel bir fikir burada doğumgünü partisi yapmak..



Buradan sonra klasik otomobil galerisi vardı. En sevdiğimiz yer burası oldu sanırım.. Model model, renk renk otomobiller vardı.. Bir zamanlar Cem Yılmaz'lı Opet reklamında kullanılan "Gitt" isimli araba da buradaydı.. Efe Gitt'i çok sevdi.. Sürekli dokunup durdu.. Arabaların önlerine siyah şeritler koymuşlar dokunulmasın diye.. Ama tabi Efe bu ; yasak dinler mi, şeritlerin altından geçiverdi 1-2 kez.. zor aldık arabaların yanından..Erkek çocuğu işte..
Bu arada müze gelin-damat çekimlerinin uğrak yeri olmuş. Gezdiğimiz süre boyunca bir sürü gelin-damat fotoğraf çektiriyordu müzenin çeşitli yerlerinde..





Bu arada müzeye bebeğinizle gidecekseniz bebek arabasını almanıza hiiç gerek yok çünkü girişte eğer isterseniz size bir bebek arabası tahsis ediyorlar..


Her bir odasında çeşitli makinelerin sergilendiği "Makineler" bölümü vardı. Bu kısmı gezerken Efe huysuzlanınca bahçeye çıkıp uyusun da büyüsün faslı başladı benim için..:).. Burada da ilginç makineleri çalışırken görebiliyorsunuz. Mesela; Şirket-i Hayriye Tersanesi'nden geriye kalan birkaç parçadan biri olan bir Hızar vardı. Üretiminden bu yana geçen 150 yıla inat hala kullanılabilir durumdaydı kendisi..

Yaşayan geçmiş dedikleri koleksiyonda ise bir sokak yaratılmış. Bu sokakta ilaç yapımında kullanılan bitkilerin, tıbbi aletlerin, havanların,vücut protezlerinin sergilendiği bir eczane, her çeşit saat tamirinin yapılabildiği bir dükkan şeklinde tasarlanan ve geniş bir saat koleksiyonunun görülebildiği bir saat dükkanı, nostaljik bir oyuncakçı ve Ayvalık'ta bulunan gerçek bir zeytinyağı fabrikasının parçalarından oluşturulan bir zeytinyağı fabrikası bulunmakta.

Bu sıralarda kuzular uyuyunca biz de hemen yemek yiyelim dedik tabi.. Altan ve İlker hazır buraya kadar gelmişken Sütlüce'ye gidip uykuluk yemek istediler. Biz de Cansu ile müze bahçesindeki coca cola kamyonu şeklindeki kafede sosisli sandviçlerimizi yiyip bebeler uyanınca da parkta aldık soluğu..
Beyleri beklerken bir de nostaljik tren gezintisi yaptık Haliç kıyılarında ufak bir tren ile.Çok da keyifliydi, herkese tavsiye ederim..

Müzenin bahçesinde bir de uçak var.İlk uçuşunu 1935 yılında yapan ve 1986 yılına kadar taşımacılıkta kullanılan bir uçak bu..
Yine bahçede çeşitli tramvaylar, trenler de var.. En beğendiğim kısımlardan biri de burasıydı..
Tekrar müze içine girdiğimizde bu kez Koç ailesine ait eşyaların sergilendiği bir salonu ve Atatürk köşesini gezdik..

Son olarak da Altan denizaltını gezdi ve ailecek gayet mutlu olmuş bir şekilde çıktık müzeden..


Her çocuklu aileye de tavsiye ederim gerçekten..Çok keyifli bir gün geçirmek istiyorsanız buyrun Koç Müzesi'ne..Sabahtan akşama tüm günü geçirebileceğiniz, kesinlikle görülmesi gereken bir yer...

18 Ekim 2012 Perşembe

15 aylık olurken Efe..

Doktor kontrollerimiz artık daha seyrekleşince ay dönümleri unutulup yazılar da yazılmamaya başlandı haliyle..
Hazır aklıma gelmişkeenn son zamanlarda neler yapıyoruz bir gözatalım;

* Efe son 2 aydır bezini her açtığımızda pipisini tutmaya bayılıyor..Ciddi ciddi tutuyor.Kafasını dağıtmaya çalışıyorum falan alışmasın diye ama bazen işe yaramıyor.. Çok da komik oluyor.

* "Efe çok çiş yapmış mı?Bezini değiştirelim mi?" dediğimizde hemen elini bezine götürüyor, bazen elimden tutup beraber bez alıyoruz..

* Son 1 haftadır uyumaya giderken anneannesi "yat borusu" çalıyormuş.. Yok yok gülmeyin.. ellerini ağzına götürüp "dütdürüdüüüütt" diyor ve öyle yatağa koyuyormuş.. O sesi duyunca anlıyormuş ki uyku vakti.. Dün akşam elimden tutup mutfağa doğru gidiyordu uyku saatinde.. Hemen yat borusunu çaldım, yönünü değiştirip yatak odasına gitti ve yattı..:)

* Bulaşık makinesi en sevdiği oyuncak. Kapağını saatlerce açıp kapatabilir, sepetleri saatlerce çekip geri itebilir.. Hiiç sıkılmadaann.. Çok ilginç geliyor bize..

* Bir zamanlar yoğurdu yedirmek için denemediğimiz yol kalmamıştı. Meyveyle karıştırdık, kekle karıştırdık,yemekle karıştırdık, balla karıştırdık..Şimdilerde ise sek yoğurda bayılıyor..Kavanozu görünce çıldırıyor.

*Hipp in çocuk bisküvisi de favorilerimizden. Salondayken eğer canı istemişse elinden tutup mutfağa götürüyor ve olduğu rafı işaret edip istediğini belli ediyor. Bazen de erişebileceği bir yerde bıraktıysak kendi uzanıp elini daldırıyor kutunun içine ve yiyor afiyetle..

* Yeme alışkanlıkları değişiyor cidden. Eskiden ne versek hapur hupur yerdi şimdilerde yemek beğendiremiyoruz.. Köfte, pilav kabulümüz, bayıldığımız bulgur pilavı/taze fasulye kesinlikle tükürülüyor. Balık bir yeniyor, bir yerlerde yerini alıyor. Kabak yemeği de aynı şekilde.. Nazar değmesin kıymalı tarhana çorbasına çıldırılıyor. Ve ne hikmetse Hipp'in mamalarına her daim bayılınıyor.. İçine ne koyuyorlarsa... Kahvaltı ise şiddetle reddediliyor hala.. Ama ne verdiğimize bile bakmadan.

* Süt manyaklığımız devam ediyor. Günde 400 ml inek sütümüz hüppp diye bitiriliyor. Daha olsa içecek, o derece.. (Maşallaahh)

* Hiç istemediğim halde gece Aptamil ile beslenmelerimiz de devam ediyor. Cansu'nun kuzeninin önerisiyle Aptamili seyrelterek koymaya başlamıştım geçtiğimiz haftalarda. Yani mesela arkasında 30ml suya 1 ölçek aptamil diyor. Mesela 120 ml suya 4 ölçek yerine 2 ölçek falan koymaya başladım.. Acaip huysuzlaştı, gecenin bir yarısı uyanıp deli gibi bağırıp çığlık atmaya başladı. Gece beslenme sayımız azaldı ok ama çığlıklarla uyumaya başladı. 3-4 gün sonra geçer dedim..(malum alışması için o kadar zaman yeter derler ya).. yok.. gittikçe daha kötüye gitmeye başladı, ben de eskisi gibi tam ölçek vermeye döndüm.. Napalım varsın bir süre daha gece beslensin.. Elbet zamanı gelip kendini hazır hissedince bırakır.. Şu an gece uykusuna yatarken 210 ml aptamil hazırlıyoruz.. Bazen onu bitirmeden uykuya dalıyor, bazen bitiriyor. O bittiği zaman 120ml lik hazırlıyoruz.. Çoğunlukla bu ikisi yetiyor ama diş çıkartma dönemiyse vay halimize.. üstüne bir 90ml lik bir de 60 ml ilik içmeden sabahı göremiyoruzz..

* Sabahları 7.30-8.00 gibi uyanıyor. Günde 1 kez uyuyor öğle yemeği sonrası. Genelde 2-3 saat..Akşamları öğleden sonraki kalkış saatine göre 21.00-21.30 gibiy atıyor yatağına, kimi zaman 5 dak içinde, kimi zaman ise 1 saati buluyor uyuması.. Arada bağırıyor yanına gitmem için. Gidip iki dakika ninni söylüyorum ve çıkıyorum tekrar..Gece genelde 12.30-01.00 gibi  ve 04-05 arası uyanıyor ve süt içiyordu normalde, son 1 haftadır gece 3 -5 arası uyanıyor ve süt istiyor.. Kalkıp biberonunu verip geri yatıyorum.. Bazen de beni hiç kaldırmıyor, bir bakıyorum sabah olmuş. Odasına gittiğimde görüyorum ki kalkmış gece ve başucundan biberonunu alıp içmiş.. :)

* Bilgisayar tuşlarına basmaya bayılıyor. Biz lap topı açınca kurtaramıyorduk, annem çalışmayan, eski lap top ını getirdi de rahatladık.. O laptopın oğlumun elinden neler çektiğini görseniz. Tuşlarını çıkartıyor, üstüne basıp zıplıyor, içine oturuyor koltuk gibi..

* Bu aralar ara sıra bizim gibi sandalyede oturma isteği başgösterdi. Kahvaltı ederken veya yemek yerken bir anda bağırıp sandalyeye çıkmak istiyor..5 dak oturup iniyor sonra..

* En büyük sıkıntımız; birçok şeyi bağırarak anlatmaya çalışıyor. Bu huyundan vazgeçirmeye çalışıyoruz.. İnşallahh başarıcaz.

* Altan'ın kemerleri ve kravatları da vazgeçilmez oyuncaklarımız.

* Artık bizim yatağa ve salondaki koltuklara yardımsız çıkabiliyor. Akşam babası geldikten sonraki rutinimiz; baba gelir ve Efe'yi kucağına alır. Birlikte yatak odasına, babanın üstünü değiştirmeye giderler. Baba Efe'yi yere bırakır, Efe hemen yatağa çıkar, oturur ve bekler. Baba, kemerlerinden birini alır, Efe'ye verir.. Efe biraz oynar, evirir çevirir. Sonra babayla banyoya gider, babanın elini, yüzünü yıkamasını bekler..

* Artık pusette oturmak istemiyor, otursa da yan dönüyor, arkasına bile dönüyor, ayağa kalkmaya çalışıyor..

*  Konuşmasında çok büyük gelişme yok. Malum erkek çocuklar daha geç konuşuyor hep söylenen bir gerçek sanırım. En çok söylediği kelime "Apmaaa"-yapma demek oluyor bu kelime.. Çok cilveli söylüyor ama..Anne, hade, gel, abbaa(atta yani),baaaabaaa da arada  kullandığı kelimeler. Baybay yapmaya bayılıyor. Bir ara hoşgeldin dediğimizde tokalaşıyordu, şimdilerde bıraktı..

* Geçen gün masal okudum bir tane.. Çok hoşuna gitti, koşarak gelip boynuma sarıldı. Masal bitince gidip bir tane daha kitap getirdi ve okumamı istedi.

* 2 ay önce nesneleri sürekli atma huyu vardı. Artık atmıyor. Birşeyi bırakmak isteidğinde çoğunlukla ıııhhıııhh diyerek elimize veriyor, bazen de masa, koltuk gibi koyacak yer varsa oraya bırakabiliyor.

* Bu aralar araba koltuğunda oturmaktan hoşlanmıyor. Çoğunlukla oturmak istemiyor. Çubuk kraker imdadımıza yetişiyor böyle anlarda.. Artık arabada her daim bir paket çubuk kraker bulunduruyoruz.

*Attaa dediğimizde hemen koşup kapıya gidiyor ve açmamızı istiyor.

*Bıcı bıcı diyip banyoya götürdüğümüzde ve soymaya başladığımızda hemen adımını atıp duşun içine giriyor ve bekliyor..

*İlk kazasını geçtiğimiz hafta yaşadı. Pazar günü Bağdat Caddesi'nde BiBuçuk'taydık. Efe de ortalıkta geziniyordu elimden tutup.. O sırada koltukta duran ıslak mendilini farketmesiyle elimi bırakıp öne atılması bir oldu vee baammmm masanın kenarı oğlumun tam da gözünün kenaırna çarptı.. Allah korudu da gözüne gelmedi.. Ama kızardı gözünün kenarı ve hafifçe de içi.. Korktuk, hastaneye gittik göz doktoruna.. Allahtan birşey çıkmadı..

*Bu aralar ben çatal tutuyorsam mesela ve yemek yiyorsam o da eline bir çatal alıp tabağa batırırcasına hareketler yapmaya başladı ara ara..Bardak kullanımı ise hiiçç yok.. Özenmiyor da..

* Anne kuzusu haline devam.. Ben varsam Altan'ı gözü görmüyor, ben yoksam sorun yok. Babasıyla oynarken ben de oradaysam bir an bakıyor ve sanki beni ihmal etmiş de ben de üzülmüşüm gibi düşünüyor herhalde ki koşa koşa gelip bana sarılıyor.. O haline bayılıyoruummm..

İşte hızlıca büyüyen tosunumun son marifetleri..



6 Ekim 2012 Cumartesi

Ekmek yendi mi böyle yenir. :)

Geçen pazar sabahı ekmek keserken tezgaha uzanıp ekmeği kapan Efe'den manzaralar...


4 Ekim 2012 Perşembe

Deli Zeyna'nın partisi

Ne zamandır yazmak istediğim ama bir türlü fotoğrafları bir araya getirip de yazamadığım bir partiydi Deli Zeyna'nın 1.yaş partisi.. Biz esas gününde, Alanya'da da beraberdik ama Cansu bir kez de İstanbul'da arkadaşlarıyla kutlamak istedi. Tabi biz de yerimizi aldık en ön sıradan..

1 ay öncesinden başladı benim telaşım ne alsam Zeyno'ma diye.. Ona baktım beğenmedim, buna baktım beğenmedim. Kıyafet almak istemedim, ille de oyuncak olsun ama kimsenin aklına gelmeyecek birşey olsun istedim. Hediye konusunda pişti olmak en sevmediğim şeylerden. Özenip bezenip, kafa yorularak alınmış hediyelere bayılırım. Bu sebeple kılı kırk yararak araştırdık Altan'la.. Günlerce birbirimize bulduklarımızı gönderdik. O illa salıncak alalım dedi. Aslında çok cazip fikirdi ama Zeynep'in evi o salıncağa yer bulacak müsaitlikte değildi. E her seferinde katla koy kenara da olmazdı. Vazgeçtik..
Sonundaa sallanan oyuncaklardan almaya karar verdik ama bu sefer sıradaki soru: Hangi markanınkini alıcaz? dı. Hepsine bizzat mağazalarda baktım ve sonunda Kiddieland in Sallanan Midillisini kuzuya uygun buldum. Hem sallanıyordu, hem de tekerlekleri vardı. Çok fonksiyonluydu.. Hem kulaklarına basınca titriyor ve ses çıkartıyordu.. Hem de pespembeydi en şekerinden tam da kız çocuğuna özel..

Doğumgünü partisi Zeynep'in evinin olduğu Ayazağa Oyak Sitesi'nin Sosyal Tesisi'ndeydi. Normalde Ayazağa'da dışarıda rüzgarsız bir hava bulup oturmak Eylül ayında pek mümkün değil iken hava sürpriz yaptı ve dışarıda kutlama yapabildik. Sürüyle çocuk vardı partide.. Hepsi boy boy, yaş yaş.. Hatta çoğunun yaşı aynıydı, sadece ayları farklıydı diyebilirim sanırım..:) Efe kah babasıyla kah benimle dolandı durdu sürkeli.. parka gitti, geldi, masalar arasında dolaştı.. Bolca mahlepli kurabiye yedi. Zaten onlar da olmasa hiç yerinde durmuyordu..

Bu arada söylemeden geçemiycem oğlum diye söylemiyorum günün en şık erkeği de oydu vallahi.. Beyaz gömleği, gri pantalonu ve papyonuyla tam bir küçük adam olmuştu ve çoookda yakışmıştı bence bu kıyafet oğluma :)
Zeynep pastasını üfledikten sonra herkesle tek tek fotoğraf çektirdi. Ha 2 kere de pastasına ayağını geçirdi resmen.. Ayakkabı krema içinde kaldı.. :)

Partiyle ilgili detayları Zeyno'nun annesi güzelce yazmış tam da şu adreste: http://zeynolugunler.blogspot.com/2012/09/zeyno-dogumgunu-kutlamalalar-varan-3.html
Ben de günün Efe'li fotoğraflarından bir demet sunayım dedim.. :)









Geçen sene daha Efe 40 günlük bile değilken hastaneye ziyarete gitmiştik ailecek. Şimdi koskoca 1 yıl geçti bile..

Daha nice yaşların olsun Zeynomm hep birlikte, sağlıklı, mutlu,huzurlu.. İleride başarılarını da beraber kutlayalım.. Sonra nişanını, evliliğini inşallaahh.. Senin doğumuna da ziyarete gelelim.. Tecrübelerimizi aktaralım sana.. Olur mu?

2 Ekim 2012 Salı

Anneanne muhallebisi..

Son zamanlarda yoğurdu öğle yemeği ile beraber vermeye başladık Efe'ye. Hal böyle olunca öğleden sonraki ara öğününde meyvenin yanına bir yan yemek daha gerekti. Anneannesi bazen şeker yerine pekmez kattığı tarçınlı,elamlı muffin yaptı, meyve püresi ile karıştırıp yedirdi.Bir keresinde ben tarçınlı kurabiye yaptım yine pekmez ile.. Ama kurabiyeyi daha çok elinde kemire kemire yedi tabi.. Son zamanlardaki favorimiz ise muhallebi..
İşte anneanne eli değmiş muhallebimizin tarifi..
Öncelikle Dr. Oetker'in 5 poşet içeren pirinç unu alınır.. İlgili ürünü şu linkten görebilirsiniz:
http://www.droetker.com.tr/dr.oetker-urunler/306/tatlilar/tatli-yardimcilar/pirinc-unu.aspx

1 poşeti bir tencereye koyuyoruz, 1 paket vanilya da ekleyip bir güzel harmanlıyoruz. 400 mlsütü de ekleyip ateşe koyuyoruz. Önce açık daha sonra orta ateşte çırpma teli ile iyice karıştırarak pişiriyoruz. Kıvamlanana kadar pişiridkten sonra altını kapatıp 1-1,5 çorba kaşığı bal da ekleyip yine çırpma teli ile karıştırıyoruz. Kaselere koyup soğutuyoruz.

Yedirmeden önce üzerine tarçın serpip üstüne de meyve püresi koyuyoruz biz. Ama muhallebi ile meyve püresini birbirine karıştırmadan kaşığa beraberce alarak yediriyoruz..
Pek seviyor kuzucuk.
Zaten ona tatlı olsun da;)

26 Eylül 2012 Çarşamba

Fikirdenk

Az önce keşfettiğim ve paylaşmak istediğim bir site Fikirdenk. İki annenin editörlüğünü yaptığı "Annelerin alışveriş rehberi".. Bebek ve anne alışverişi ile ilgili aklınıza gelen herşey ile ilgili bizzat kullananların yorumları burada.

Herşeye örnek isterseniz;

*Alışveriş siteleri
*Fotoğrafçılar
*Kurslar/Oyun grupları vs..
*Aklınıza gelen ve alınabilecek her tür araç gereç,alet edevat(mama sandalyesi,puset, bitki çayları, mama ısıtıcı, park yatağı,emzirme malzemeleri,güvenlik malzemeleri,sağlık/hijyen malzemeleri, bebek odaları,oyuncaklar,kitap ve cd ler,kıyafetler)
*Arabalar (araba derken bildiğimiz otomobil yani..Annelerin kullandığı arabalar ve yaptıkları yorumlar)

Benim hoşuma gitti.. Özellikle kitap,oyuncak vs. alımında bir göz atılabilir diye düşünüyorum. Bazen insan karar veremiyor veya emin olamıyor. Saçma sapan şeyler alıp evi doldurabiliyor.. Bu açıdan faydalı bir site www.fikirdenk.com.

Tavsiye edilir...

Neler oluyooorrrr bizeeee?

10 gündür Efe'ye bir haller oldu.. Ağzına yemek sokmakta zorlanıyoruz.. Hatta neredeyse süt haricinde hiçbir şey yemiyor.. Sabah kahvaltıya kesinlikle tepkili.. Daha ne verdiğimize, tadına bakmadan kıyameti kopartıyor. Kazara ağzına alırsa bir lokma hemen diliyle ittiriyor.. Peyniri çok sevmese de yerdi, anında tükürüyor. Tereyağlı,ballı ekmeğe bayılırdı. Peynir yemese bile "bak baall" dediğimiz anda açardı kocaman ağzını..Kahkahalar eşliğinde yerdi.. Şimdi ona bile tepkili. Kahvaltı hak getire..Ne verdiğimizin hiçbir önemi yok!
Bu son 10 günün ilk başlarında günün diğer öğünlerine de tepkiliydi.. Şimdilerde biraz daha iyi gibi..(dilimi ısırayım).. En azından öğle yemeğinin büyük kısmını, öğleden sonra yoğurt+meyve veya muhallebisini falan yiyor gibi.Ama bir şekilde oyalayarak. Dışarıda isek dikkati daha rahat dağıldığı için dahat kolay yiyebiliyor. Akşam yemeği ise biraz daha sorun öğlene göre ama zaten hiçbir zaman öğlen yediği kadar çok yemediği için o konuya o kadar takılmıyorum.. Bir şekilde birşeyler yiyor işte..Oğlum "Kral gibi kahvaltı yap, prens gibi öğle yemeği, fakir gibi akşam yemeği" prensibinin öğle ve akşam yemeği kısmını benimsedi sanırım hayat felsefesi olarak..

Neden böyle oldu anlayamıyoruuzzz.. 4 azı dişinin aynı anda çıkıp üstüne bir de köpek dişlerinin gelmesinin sebep olduğunu düşünüyorum, daha doğrusu düşünmek istiyorum. Çünkü her diş çıkışında olduğu gibi gece süt tüketimi bir anda arttı kuzumun yine.. Ama hiç böyle olmamıştı..

Bir de geçen akşam, öğlenden kalan Milupa hindili sebze yemeği vardı. Onu verdim, arada da normalde bayıldığı tavuk suyuna şehriye çorbasını ısıtıp yedireyim dedim. Aradaki farkı hemen anlayıp şehriyeleri tükürdü.. Sonra şehriye çorbasının ısıtmadığım kısmından vereyim dedim.. Aynı çorbayı soğuk soğuk bayıla bayıla yedi.. Deli galiba!?? Ama soğuk yemesi de bana dişlerin bu haline sebep olduğu konusunu düşündürttü açıkçası. Yine de kahvaltı öğününde ne verirsek verelim kesinlikle bakmadan reddetmesini anlayamıyoruummm!!

Bakalım bu durum ne kadar sürecek..Bizi izlemeye devam edin anacıııııımmm..

22 Eylül 2012 Cumartesi

Alanya'dan bir Efe geçti..

Geçtiğimiz bayram, 3 gün de izin alarak 2.tatile çıktık. Bu kez rotamız Alanya oldu. Yazlıktaydık 10 gün... Efe tam anlamıyla artık özgürlüğünü ilan etti bu tatilde.. Ciguli gibi olsa da artık el tutmadan yürüyor. Alanya bu açıdan çok faydalı oldu. E ev yazlık olup eşyayla dolu olmayınca, bütün gün sahilde, çimde olunca bol bol pratik yaptı Efe.. Eh babaanne de evde olunca öğlen 12de yemeğini yedikten sonra uyku için eve götürdük kuzumu.. Akşamüstü 4 gibi de gidip alıyorduk..
Banyoyu bu kadar seven çocuk denize gelince aynı hevesi göstermiyor şimdilik.. Simitin içine ilk koyduğumuzda bir çığlık atıyor, içine oturunca susuyor ama böyle ne bileyim kaderine razı oluyor gibi.. Bu tatilde de böyle oldu.. Arada 2 gün hiç girmek istemedi.. Son 2 gün ise daha keyifle girmeye başlamıştı.. Ayaklarını bile çırpıyordu.. Bu arada sosyetik oğlum kuma basmak istemedi 9 gün boyunca.. Kuma bırakmaya her çalışmamda yapıştı üstüme..Son gün, gider ayak ise kumda yürüdü bol bol..Umarım seneye kadar unutmaz valla kumu ve denizi..:)
Yazlıkta olmanın avantajını biz de kullandık ve 1-2 akşam Efe uyuduktan sonra babaannesine bırakıp Alanya gecelerini kolaçan ettik hala bıraktığımız gibi mi diye..:)

Arada Efe'nin en birinci kankası Deli Zeyna ve ailesi de eşlik ettiler bize.. Ayrıca Zeyno'nun doğum gününü de bu tatilde kutladık hep beraber, Cansu'nun dayısının otelinde..

Bu sene de yaz tatilini geride bıraktık anlayacağınız..Seneye yaza oğlum 1 yaş daha büyümüş olacak.. Daha fazla macera yaşıyacağız hiç şüphesiz..





28 Ağustos 2012 Salı

13 aylık bir tosun...

Bugün Efe'yi 13.ay kontrolüne götürdük. Bundan sonraki kontrolümüz 15.ayda olacak.Sonra da 18.ayda görücez doktorumuzu.
*Efe bu ay tam 360 gr almış ve 11305 gr olmuş.. Boyu bu ay hiç uzamamış..
*Bu arada Alanya tatilimizde yürümeye başladı tam anlamıyla. Artık onu tutabilene aşkolsun. Hiç oturmuyor, oturtmuyor. Eller önde, popo bir sağa bir sola,Ciguli misali yürüyor ortalıkta.
*Bu ay inek sütü alerji yapmadığına göre biraz daha artırıyoruz miktarını ve günde 400 ml olacak şekilde vericez. Onun dışında herşey aynen devam beslenme düzeni olarak..
*Artık uykusu gelince çoğunlukla yatağının yanına gidip yatmak istiyor parmaklıklara tutunarak.. Hatta Alanya'da abartıp park yatağına tırmanmaya çalıştı.
*Tatilden sonra bana acaip düşkünleşti.Sürekli gelip sarılıyor. Altan'la sarıldıysak gelip eliyle babasının kafasını itip kendi yaslıyor kafayı bana..
* Bu arada biz sağ azıyı beklerken 4 azı dişini birden çıkarttı tosunum.. Artık tam 12 dişli bir canavar o..:)Toplamda 20 süt dişi olduğunu düşünürsek çoğu gitti azı kaldı..:)
* D vitamini ve demir vitaminine 2 yaşına kadar devam edecekmişiz.. Demiri geçen aydan beri gün aşırı veriyoruz.
* Geçen aydan beri kahvaltı menüsü zenginleşen oğlum annesi gibi bir tatlısever olduğunu kanıtladı ve bala bayıldı.. O minicik ağzını bir açışı var ballı ekmeğe..
*Arada kuru dut veriyoruz, pek seviyor..(anası kılıklı)
*Alanya'da 1-2 kere ay çekirdeği verdik, bayıldı.. Devamını istedi durdu..
* Bu arada dikkat ettim, ne zaman diş patlatacak olsa gece süt tüketimi aşırı artıyor. Dişler patladıktan sonra normale dönüyor..

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Early Me'ce Efe...

Vee işteee daha önce bahsettiğim ve Early Me( www.earlyme.com ) stüdyosunda çektirdiğimiz konsept fotoğraflar..
Aslı Sözer Yertutan'a tekrar teşekkür ederiz.. Gerçekten çook keyifli bir çekim günü geçirdik hep beraber.. Efe'ye o gözlüğü taktırana kadar epey ter döktük ama sonunda oldu.. Küçük çocuklarla fotıoğraf çekmek gerçekten çok zor. 2 yaşından sonra tabi artık poz verdikleri için biraz kolaylaşıyor ama 1 yaşında çocuk kıpır kıpır, sabit durmuyor.. Objektife bakmıyor, laftan anlamıyor. Cidden emek istiyor. Ve tabi Aslı'nınki gibi de bir eş:) Eşi sağolsun Efe objektife baksın diye bizimle beraber uğraştı tüm gün.. Elindeki laptop ı fotoğraf makinesiyle aynı hizada tutup You Tube'dan BabyTv'de Egg Bird videoları açtı oğluma..

Ben istediğim gibi fotoğraflar çektirecek stüdyo araştırırken karşıma hep sıradan fotoğraflar çıktı. Bebeğin kendisini kullanmadan, stüdyoya yatırıyorlar. Şak şak fotoğraflar çekiliyor, arkadan photoshop ta etrafa örneğin bulut falan koyup çocuğu bulutların üstünde gibi gösteriyorlar falan.. Hiç yaratıcı değildi. Tam vazgeçecektim ki EarlyMe'yi keşfettim.. Eee bana boşuna Google Dudu dememişler.. Talan ettim internet alemini valla..:) Ama sonundaaa içime çok sinen, çok beğendiğim, bir sonraki fotoğrafların hayalini kurduğum bir çalışma oldu..

Aslı ile ilk iletişime geçtiğimde Efe'nin fotoğrafını istedi. Birkaç tane farklı pozlarda fotoğraf gönderdim. Sonra o, kafasında konsept oluşturdu ve bilgi verdi.
2 konsept çekti Efe'ye. İlki baba konseptiydi. Sadece bez vardı üstünde, boynuna bir papyon bağladı, kafasına da bizim hasır şapkayı taktık. Oturttuk koltuğa.. Ama sabit durdurmak eziyet oldu resmen. Normalde gazete gördü mü deliren, çılgınca isteyen çocuk, bu kez gazeteyi iter oldu.. O gözlük bir türlü göze takılmadı.. Sonunda ortaya aşağıdaki görüntüler çıktı..




Koltukta oturtmakta zorlanınca ve laptopa çizgi film izlerken bakışların kitlendiğini görünce bir de önüne bilgisayar koyalım dedik.. Egg Bird hatrına gözlüğü de taktırabildik neyse ki..:)



Sonra aile fotoğrafları geldi.. Bu pozlar için Aslı hepimizin düz renk t-shirt ve kot pantalon giymesini tembihlemişti. Biz de öyle yaptık..:) Bence süpper oldular..Biz çok eğlendik.. Hatta bir dahaki sefere konsepte bizi de dahil etmesini ve değişik birşeyler çekmesini istedik..:)







Veee kovboy Efee.. Bu konseptte de o bar sandalyesinde durmak istemedi. Ben hemen yanda tetikte bekledim ya düşerse diye.. Sonra eline ufak viski şişesini verdikte dişlerini şişeyle kaışayark durdu epey bir süre.. Hatta en uzun durduğu anlar bunlar oldu..:)
Bu arada çıplak çekmek isteme sebebi; 1 yaşında henüz bebeklik boğumları kaybolmadığı için, daha şirin göründüğünü düşünmüş Aslı.. Sizce de çok sevimli değil miiiiiiiiiiii???