Efe'nin yaşı

Lilypie Fourth Birthday tickers

31 Temmuz 2012 Salı

1 yaş doktor konrolümüz...

Geçtiğimiz hafta önce 1 yaş kontrolü kan ve idrar tahlillerini yaptırdık Efe'nin. Ardından da bu ayki aşısı için Sağlık Ocağı'na götürdü annem.
Sağlık ocağı'nda aşı yapılırken 3 kişi anca zaptetmiş oğlumu..:)
İdrar ve kan tahlili yapılırken bir zorluk yaşamadık..
Kan tahlilinde demir eksikliği ve demir bağlama kapasitesi,d vitamini eksikliği,tam kan sayımı gibi şeyler kontrol ediliyor.
* Efe'nin sonuçlarında bazı kan değerleri yüksek çıkmıştı. Yüksek olanlardan biri geçirdiği ishalle ilgiliymiş. İyileşme döneminde yüksek kalabiliyormuş..
Diğerleri ise alerjik bir durum olduğunu ifade edermiş çoğunlukla. Birşeye karlı hassasiyet oluşmuş olabilir dedi Nilgün Hanım. Zamanla, yeni besinler denedikçe ortaya çıkartırız dedi..
* Demir vitamini oranı fena değilmiş ama biraz daha yüksek olmasıo hedeflenirmiş. Onun için artık hergün değilgün aşırı demir vitamini veriyoruz..
* Sağ azı dişi çıkmaya çalışıyormuş ancak çıkamamış ve neredeyse kistleşmiş.. Çok canı yanıyordur dedi doktorumuz ve hafif uyuşturacak bir karışım verdi. Eczanede yaptırdık hemen ve kullanmaya başladık. Günde 2-3 kez sürebilirmişiz.. Bir de diş çıkarken kanama olabilirmiş. O görüntüden ürkmemem konusunda da uyardı:)
* Perşembe günü (26 temmuz) aşı olmuştu. Bugün(31/07) den itibaren 3 gün süreyle ateş ve söküntü olabilirmiş bu aşı sonrası. İnşallah olmaz tabi:)
* Artık yemeklerde yavaş yavaş özgürlük devri başlıyor. Tuz, soğan, sarımsak serbest. Şeker ise 2 yaşına kadar hala yasak. Vermememiz gereken 3 besin var: patlıcan, bakla ve mantar. Alerjik özellikte oldukları için..
* Sabah kahvaltılarımız da çeşitleniyor. Peyniri artık ıslatmıyoruz ve tuzuyla yedirmeye başlıyoruz. Ekmeği kuru veriyoruz, öyle Aptamile batırmak falan yok. Kahvaltılarda verebileceklerimiz:
  1. Peynir,zeytin, ekmek, domates
  2. Tereyağlı, ballı ekmek veya tereyağlı, marmelatlı ekmek ama marmelat şekersiz pişmek kaydıyla..
  3. Omlet
  4. Tereyağlı sahanda yumurta
  5. Bütün yumurta
Bunların yanında bir de bir bardak inek sütü vermeye başlıycaz. Ama sütü alışsın diye bardakla içirmeye çalışacakmışız. Üstüne döke döke de içse bardakla verin, eğer içmezse kaşıkla deneyin dedi.. Hadi hayırlısı diyorum:)
* Kahvaltı ile öğle yemeği arasındaki meyve öğününü kaldırıyoruz.
* Öğle yemeği ile birlikte yoğurt verin dedi ama bu pek olmaz gibime geliyor bizde. Malum Efe yoğurt sevmiyor, dolayısıyla onu yemeyip bir de yoğurt yüzünden öğle yemeğini yemeyebilir. O zaman öğleden sonra meyve ile vericez tabi..:)
* Öğleden sonra ara öğün olarak meyve püresi/şekersiz,ev yapımı kek/bisküvi/yoğurt verebiliriz.
* Artık akşam öğünlerinde çorbaya paydos, yemeklere merhaba.
*Gece yatarken yine Aptamil. Ama artık Aptamil Junior'a geçiyoruz yaşı dolayısıyla.

Kahvaltı ve yemekle ilgili ilk gün notu: Ciyak ciyak ağlayarak edilen bir kahvaltı. Tabi peynir tuzlu, ekmek kuru, domates farklı. Sütü bardakla içmek şiddetle reddedilmiş, kaşıkla 3-4 kaşık içirilmiş, sonrasında paşa paşa biberona dönüş yapılmış.
Öğle yemeğinde ilk kez tuz konulmuş köfte ve patates yemeği tabi ki yadırganmış.


27 Temmuz 2012 Cuma

Hususi Koltuk..

Efe'nin anneannesinin oğluma doğumgünü hediyesi bu koltuk. Ben daha önce başka bir koltuğu Zeyno'ya almıştım diş buğdayında..Ama o koltuk daha bir kızlara göreydi sanki. Erkek çocuk için çok uygun değildi öyle tweetyli tavşanlı sarı/pembe koltuklar.
Vee işte Efe'nin kendine ait, şimdilerde pek oturmaya yeltenmeyip sadece döndürmekten zevk aldığı, anca biz oturtursak 4-5 dakika oturduğu, ayak uzatma pufu bile olan koltuğu...




1.yaş kutlaması

Ben oldum olası bir bebeğin ilk yaşgününü böyle parti şeklinde kutlamanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. Çocuk hiçbirşeyin farkında değil. Aslında sadece anne-baba kendi eğleniyor,mutlu oluyor bana göre. O yüzden öyle kalabalık bir doğumgünü partisi yapmak istemedim. Bir ara düşünmedim değil ama sonra vazgeçtim. Ama tabi ki kendi aramızda bir kutlama yaptık gayet spontane bir şekilde.
Geçtiğimiz Pazar günü iftar için Kadıköy'e Ciğerci Hulusi'ye gitmeye karr verdik. Erken inince de soluğu Moda'da aldık. Moda'da yürüyüşün ardından Kadıköy'e doğru giderken yolda bir pastanenin vitrininde çok şirin, 2 kişilik, şeker hamurundan pastalar gördük. Hemen şimşekler çaktı ve bir tane aldık tabi.. Efe'nin doğumgünü Pazartesiydi aslında ama o gün babamız proje geçişi olduğu için geç saate kadar bankada kalacaktı. Yemek sonrası da çekirdek aile olarak kutladık bir güzel. Mumunu kendimiz üfledik gerçi ama Efe de pastayı parmaklamaktan geri kalmadı:)


Biz büyük çaplı bir kutlama yapmak yerine konsept fotoğraflar çektiricez bu cumartesi günü oğluma. Internetten araştırmalarım sonucu çektiği fotoğrafları çok beğendiğim bir stüdyoya gidicez yarın inşallah.. Sahibi olan bayan önce Efe'nin birkaç fotoğrafını istedi, ona özel bir konsept oluşturmak için. Bakalım nasıl olacak? Heyecanla bekliyorum..

24 Temmuz 2012 Salı

Bugün...

Geçen sene tam da bugün, sabah kalktığımız andan itibaren tatlı bir telaş sardı bizi. Bir gece önce Yaşar Usta'nın dondurmalarının lezzetine dayanamayan oğlum sabredemedi ve 23 Temmuz 2011'de 17.45'te dünyaya merhaba dedi.
Zaman.. Çok çabuk geçiyor. İlk günlerin endişesi, beceriksizliği, heyecanı, kargaşası yerini daha sakin,bildik günlere bıraktı. Oğlum gün geçtikçe büyüdü, büyüdükçe günler geçti..:) Koskoca 1 yılı geride bıraktık işte.. Herşeyin ilkini yaşadığı, yaşadığımız bir yıldı.Ilk gulusu,ilk donusu,ilk kez kendi odasinda yatisi,ilk disari cikisi,ilk banyosu,ilk asisi,ilk hastaligi,ilk kelimesi,ilk kez su icisi,ilk kez sut haricinde yemek yiyisi,ilk kez poposunun ustunde oturur pozisyona gelisi,ilk kez ayaga kalkisi ve bunu yapabilmek icin harcadigi inanilmaz guc,ilk disi,ilk bye bye yapisi,ilk opucugu,ilk tatili,ikinci ve ucuncu tatili,ilk kez denize girisi,ilk kez elimi tutup yuruyusu,ilk ucak yolculugu...hayati merakla kesfetmeye basladigi yil.. Canim oglumm her senesi bir oncekinden daha guzel,daha dolu,daha mutlu,daha saglikli gececek,bizlerle beraber olacagin nice yaslarin olsun insallaahh..Seni herseyden cook seviyorum birtanem..

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Tosun Efe tatilde..

"Her güzel şeey çabuuk biteerr.." şarkısını söylüyorum bu günlerde. 10 günlük tatilimiz perşembe akşamı son buldu. Evlendiğimizden beri ilk kez tüm tatili tek bir yerde geçirdik diyebilirim, yazlık hariç..
Biz aslında herşey dahil tatil sistemini pek benimsemiyoruz, bizce bol gezmeli tatil en güzeli ama 11 aylık bebekle de başka türlüsü pek mümkün olmuyor gibi..
Evlendiğimizden beri yaptığımız tatilleri düşünüyorum da..
4 sene önce evlendiğimizde balayı için Bali ve Singapur'u seçmiştik. Çok da memnun kalmıştık.. Bambaşka bir kültür, insanlar, yaşam tarzı ile uzakdoğu bizi büyülemişti adeta.. Fırsat olsa da yine gidebilsek keşke.. (http://duygunungezdikleri.blogspot.com/2009/08/balay-seyahatimizbali-ve-singapur.html)
Sonraki yıl Ölüdeniz'deki süper şirin otelde geçirdiğimiz 4 gün, arkasından 4 gün mavi yolculuk-bizce tatilin en güzel şekillerinden biri, tamamen kafa boşaltma,kafayı resetleme, tüm tatil boyunca deniz ve sen,istediğin an, istediğin yerde denize girme, sabah kalkar kalkmaz kendini serin suya atabilme,doğayla içiçe, tek eğlencenin sohbet ve kitaplar olduğu, bizim için mükemmel ve şimdilerde Efe biraz büyüse, yüzme öğrense de yine gitsek dediğimiz tatil,ve 4 gün Olimpos.. (http://duygunungezdikleri.blogspot.com/2009/09/oludeniz-tekne-turu-olimpos.html)
Mavi yolculuğun tadını alınca bir sonraki yıl yine bu şekilde bir tatil planı yapmıştık..Bu tatilde bizce mükemmeldii.(http://duygunungezdikleri.blogspot.com/2010/07/2010-yaz-tatilimarmaris-tekne-turu.html).
Tabi yaz tatili olmasa da hayatımda en çok eğlendiğim tatil olarak anılarımda yeralan, kış ortası Mısır tatilimiz.. Eğlenceyi, denizi, kültürü ve tarihi seven herkese şiddetle tavsiye edebileceğim ülke..(http://duygunungezdikleri.blogspot.com/2010/03/msr-iskenderiye-kahire-sharm-el-sheikh.html)
Efe henüz içimde yeni yer almışken ve ben hiçbirşeyin farkında değilken gittiğimiz, hep hayalini kurduğum, yıllardır gitmek istediğim ülke.. Fas..(beklediğim kadar mistik olmayıp az biraz hayal kırıklığına yol açsa da çoook güzeldi)(http://duygunungezdikleri.blogspot.com/2010/11/casablanca.html
http://duygunungezdikleri.blogspot.com/2010/12/rabat-meknesfez.html
http://duygunungezdikleri.blogspot.com/2011/02/marakes.html )

Tabi Deli Zeyna'nın ailesi ile yaptığımız kısa tatil kaçamaklarımız Mudanya-Tirilye-Cumalıkızık gezimiz ve GAP gezimizi de unutmamak lazım..
(http://duygunungezdikleri.blogspot.com/a009/09/mudanyatrilyecumalkzk.html
http://duygunungezdikleri.blogspot.com/2010/06/guneydogu-anadolu-gezisi.html)
Epeydir ihmal ettiğim, tamamlanmayı bekleyen Kuzey Ege yazımın beklediği diğer blogumun reklamını da bu şekilde yaptıktan ve geçmişe yolculuk yapııp, anılar denizinde yüzdükten sonra (:))) gelelim bu tatilimize..

Aylar öncesinden, erken rezervasyon nimetlerinden faydalanıp rezervasyon yaptırmıştık. Deniz sıcak olsun, otel büyük bir arazide olsun, bol yeşil olsun şeklinde bir dizi kriterimiz vardı otel bakarken. Malum Efe ilk kez denize girecekti, sıcak deniz olması önemliydi, boş yeşili olan ve büyük bir arazisi olan bir yer olmalıydı ki gölgeye kaçabilelim, Efe'yi uyuturken rahatça gezebilelim..
Bu sebeplerden Kemer-Kiriş bölgesindeki Limak Limra Resort Otel'de karar kıldık biz.
Sabiha Gökçen havaalanına doğru giderken öncelikle iyi bir uçak yolculuğu diledim..Malum Efe 3 aylıkken yaptığımız yolculuklarda Efe bezini tam anlamıyla kakaya bulamıştı ve daracık tuvaletten hiç hoşnut olmamış, kıyameti kopartmıştı.
Havaalanında uçağı beklerken uyudu oğlum ve tam uçağa binerken mecburen-puseti teslim edince uyandı. Uçak kalkarken ve inerken sabah sütünü ve suyunu içirdim.. Böylece kulakları hiç rahatsız olmadı. Onun dışında kendisinden beklenmeyecek kadar hareketsizdi oğlum. Normalde kucakta oturmayı sevmeyen, bir dakika bile sabit ve sakin durmayan oğlum süt dökmüş kedi gibiydi tüm uçuş boyunca.. Hayret doğrusu.. Ama tabi uçuşun ortasında yine bir Efito klasiği olarak burnumuza kokuları uçurmayı başardı oğlum ve istikameeet uçak tuvaleti oldu. Bu kez deneyimli olduğumuz için tuvaletin kapısını açık bıraktık ki küçük hissine kapılmasın.. Başarılı bir operasyon sonrası da yerimize döndük.
Antalya havaalanında bizi internetten bulduğum bir transfer şirketinin elemanı karşıladı. (Nova Transfer). Biz hizmetlerinden çok memnun kaldık. Efe kucakta nasıl duracak yol boyu diye kara kara düşünüyordum, aileler için büyün station tipi araba gönderip bir de içinde araba koltuğu olunca çok mutlu oldum.. Her arabada olmuyormuş, dönüş için konuştuğumuzda da özellikle araç koltuğu olmasını rica ettik ve böylece hem gidişte hem dönüşte Efe uyudu yol boyu..
Tesis çok güzeldi. Çok büyüktü.. Ama çoooooook da kalabalıktı. 3000 kişilik otel. Haliyle yemeklerde ortalık insan kaynıyor, bardan bir içecek almaya çalışıyorsun, sıra oluyor falan. Tek sıkıntımız bu oldu. Bebek büfesi ve diyet büfesi vardı. Efe'nin yemeklerini buralardan hazırladım. Bebek büfesinde sebze püreleri oluyordu, diyet büfesinde ise haşlanmış tavuk, balık, pirinç ve bilimum sebzeler bulmak mümkündü. Ayrıca normal yemeklerden de bulgur pilavı ve köfteyi önce kendim tadıp çok baharatlı olmadığını görüp Efe'ye de yedirdim. Bebek büfesinde bir de mikrodalga fırın ve el blenderı vardı mama hazırlamak ve ısıtmak için. Fırını kullanmadım ama çorba hazırlarken el blenderını kullandım bolca. Ayrıca restoran şefi ile iletişime geçip kavanoz meyve pürelerinden de alabiliyordunuz. Ben cam rendemi yanımda götürdüğüm için meyvesini kendim hazırladım..;)
Efe, açık havada olmanın mutluluğunu yaşadı. nasıl mutlu ve keyifliydi anlatamam. Etrafa gülücükler saçıyordu, sürekli etrafını inceliyordu.
Denize sokmadan önce şişme havuzunu şişirip içini suyla doldurduk ve güneşe koyduk su ısınsın diye. 2 tane de büyük pet şişeyi doldurup onları da güneşe koyduk. Çünkü duşun suyu çok soğuktu. Efe havuzunun içinde suyla oynamaya ve içine kum atmaya bayıldı..:)
Veee ilk deniz deneyimi.. Denize doğru yaklaştıkça bana yapıştıkça yapıştı, tırmandıkça tırmandı.. Sıkı sıkı tutundu..Ağlamaya başladı.. Suya sokmamla çığlığı basması bir oldu. İlk denememiz hüsranla sonuçlandı. Ama denize paralel olarak, kumda yürümek istedi ısrarla.. Yürürken de arada denize doğru döndü ama gözü kesmedi.. Neyse ki 2.gün kahraman baba ağlatmadan denize sokmayı başardı da rahatladık. Ama su göbeğinden yukarı geldi mi çığlığı basıyor, o değişmedi..
Bu arada gitmeden önce kesinlikle havuza sokmayacağım diyip ilk gün denize girmeyince belki havuzla alışır diyen babasının ısrarlarına dayanamayıp soktum.. sonuç: tatilin son 2 günü ve geldikten sonraki gğnlerde devam eden ishal ve hafif ateş oldu.. Havuz sefası da bu şekilde son buldu..:)
Günde 2 defa denize girdi hergün Efe..Düzenizim şu şekildeydi:
-Sabah kalkıyor ve havuz ve deniz kenarına şezlonglara havluları bıraktıktan sonra kahvaltıya gidiyoruz.
-Kahvaltı sonrası deniz kenarına iniyoruz, Efe'nin uykusu varsa birimiz onu uyuturken diğeri denize giriyor.Uykusu yoksa hep beraber giriyoruz ve arkasından yine birimiz onu uyuturken diğeri ya denize girmeye devam ediyor ya da güneşleniyor..
-Uyku sonrası meyve saati var.. Meyvesini yiyen Efe eğer uyumadan önce denize girmediyse giriyor. Girdiyse biraz havuzunda şap şap oynuyor ve bornozunu giyip lobiye,klimalı ortama gidiyoruz.
-Lobide bir süre vakit geçirip, koltukların tepesinde oynayıp, yürüme antremanı yapıyoruz. Sonra öğle yemeği yiyor Efe.. Tabi bizde..
-Yemek sonrası bu kez havuz kenarına geçiyoruz, çimlere.. Efe öğleden sonra uykusunu uyurken biz de yine dönüşümlü olarak havuz veya denize giriyoruz. Kaydıraklardan kayıyoruz..:)
-Efe uyanınca yoğurt vakti.. Çimlerde otururken yoğurdunu yiyor veya yemiyor:) Vee günün Efe için 2. denizi için tekrar deniz kıyısına gidiyoruuzz..
-Deniz sefası sonrası artık akşam yemeği için hazırlanmak üzere odamıza gidiyoruz. Önce Efe ile babası beraber duş alıyorlar. Giyinip parka gidiyorlar.Duş sırası annede.. Ben de hızlıca duş alıp, giyinip, oğlumun çantasını akşam için gerekli malzemelerle doldurup soluğu parkta alıyorum. Hep beraber akşam yemeğine gidiyoruz. Yemek sonrası Efe biraz yürümek istiyor. Yorulunca kucağa alınmak istiyor.
-Saatler 21.00ı gösterdiğinde de bezini değiştirip sütünü hazırlıyoruz ve pusetine koyup eline de sütünü verip başlıyoruz bahçe içinde gezdirmeye.. O uyuduktan sonra da anfi tiyatronun hemen dibindeki barın ordaki masalara oturuyor ve gecenin keyfini çıkartıyoruz. Gelsin mojitolar, gitsin bacardi kolalar.. Arada sırayla animasyona bakıyoruz.. Kuzum o gürültüde hiç uyanmadan uyuyor allahtan.. Ama bir gün canlı müzik dinleyelim dedik. O kadar da değil,siz de abartmayın dedi oğlum ve uyandı..:)
Tatil haberleri bu şekilde.. Bu kadar bahsetmişken  biraz da fotoğraflarla tatil hikayemiz:)