Efe'nin yaşı

Lilypie Fourth Birthday tickers

28 Mart 2012 Çarşamba

Tosun Efe ile Deli Zeyna eğleniyooo

Cuma günü Zeyno'dan bir eposta aldım.Haftasonu için Efe'yi ve bizi evlerine davet ediyordu.
Tabi ki ikiletmedik bu daveti ve cumartesi günü soluğu aldık Yağcıgillerin evinde..:)

Deli Zeyna ve ailesinin evine gittiğimizde salonun orta yerinde kocaman, rengarenk bir oyun havuzu karşıladı bizi.. İçerisinde de bir sürü top Efe'yi bekliyordu. Uykuları gelip de mızmızlanmaya başlayana kadar havuzun içerisinde oynadılar güzel güzel. Zeyno'nun ilgisini toplardan çok Efe'nin ayağı çekmişti, sürekli oğlumun ayağını tutup çekiştiriyordu-artık kaç gündür o toplarla oynuyorsa sıkılmış herhalde kuzucuğum, değişik birşeyler arayışındaydı galiba;).
Efe 5 dak toplarla oynuyorsa, 5 dak havuzda ayaklanıp dışarı çıkmaya çalışıyordu. Malum artık özgürlüğünü ilan ettiği için öyle kapalı, kısıtlı alanlardan hoşlanmıyor benim oğlum.
Ama toplarla oynamayı sevdi. En kısa sürede ben de edinicem bu toplardan. Nereye koyacaksın derseniz e Cansu teyzesi onu da düşünmüş ve sağolsun tosununun havuzunu da alıvermiş. :)Havuzlar yazın da içine su doldurulup çimenler üstünde, sahilde, bilimum düzlükte, açık alanda kullanılabilir hem:)Havuzun içinde durmazsa da atarım topları yatağının içine, orada oynar artık:)






Bu toplar ve havuzu yine hepsiburada.com dan bulabilirsiniz..



Bebekler için gayet eğlenceli bir oyun alanı yaratabilirsiniz böylece. Hem hvuzlar şişirilebilir olduğu için de tatile de götürüp içini suyla doldurup oynamasını sağlayabilirsiniz havuzun içinde..
Toplar ise dediğim gibi kendi yatağının içinde de kullanılabilir.. Çantalı olması da ayrı güzel bence-kaldırmak istediğinzde derli toplu durması açısından...;)

27 Mart 2012 Salı

Deli Zeyna ve ağacı..

Cumartesi akşamüstü miniğimiz Zeynep bizi, daha doğrusu Efe'yi davet etti. Biz de hiç ikiletmeden aldık soluğu Yağcıgillerde:) İlker babanın arka bahçeye gelin talimatıyla arka bahçeye gittiğimizde ne görelim, ellerinde bir çınar ağacı, nereye diksek diye bahçeyi arşınlıyorlar. Uygun bir yer bulduktan sonra aldı İlker küreği eline ve dikti biricik kızının şimdilik kendi boyu kadar olan ağacını.
Sevgili Zeynep, dilerim ömrün çınar ağacınınki kadar uzun olsun. Hayat karşısında, ne yaşarsan yaşa, hep sağlam durasın inşallah...



Ajan Smith...

Malum havalar ısındı.(inşallah:)). Güneş çıktığı için oğlumun o güzel gözleri çoook rahatsız oluyordu. Ne zaman yüzüne güneş gelse saklanacak delik arıyordu. Anne olarak hemen duruma müdahale ettim tabi ve 8aylık bir bebek için nasıl bir güneş gözlüğü alabilirim diye araştırmalara başladım. Oğlum fazlasıyla hareketli ve meraklı olduğu için normal gözlükleri gözünde tutmayacağını, eline almak isteyeceğini tahmin ediyordum ve hepsiburada.com da aradığım gözlüğü buldum. Kafasının arkasından bir bantla geçen, 0-24 ay arası kullanılabilen, Chicco Trendy Koleksiyonundan şu gözlüğü aldım birtaneme. http://www.hepsiburada.com/Liste/chicco-trendy-erkek-gozlugu-0-24-ay/productDetails.aspx?productId=oyunca020912000&categoryId=315056&SKU=OYUNCA020912000
Kırılmaz malzemeden üretilmiş. Cırt cırtlı bir bantı var, böylece kafasına göre ayarlayabiliyorsunuz..

Bu tip gözlükler bir de Kidz Banz diye bir markada var, ilgilenenlere duyurulur.Hatta onun değişik desenlerde çerçeveleri de var.
http://www.hepsiburada.com/Liste/kidz-banz-adventure-kirmizi-benekli-cocuk-gunes-gozlugu/productDetails.aspx?productId=oyunvokba3773&categoryId=315056

http://www.hepsiburada.com/Liste/kidz-banz-adventure-mavi-ekose-cocuk-gunes-gozlugu/productDetails.aspx?productId=oyunvokba3797&categoryId=315056

Gözlük cuma günü elime geçince çook sevindim,takmak için sabırsızlandım. Cumartesi günü ufak bir alıştırmadan sonra pazar günü Bağdat Caddesi piyasasına katıldık. Oğlum çok ilgi çekti gözlüğü ile. Herkes Efe'ye bakıp gülüyordu. Bizimki de gayet cool, etrafa bakındı durdu.
İlk taktığımızda rahatsız olup elini gözlüğe atıp duruyordu. Biz de önce güneşe doğru çevirdik yüzünü ve gözlüğü çıkarttık,hemen kaçırdı gözleri tabi. "Bak oğlum takmazsan böyle olur" dedik. Sonra gözlüğü takıp tekrar baktırttık. Gerçekten ondan sonra anladı uyanığım benim ve sessiz sessiz oturdu arabasında:)

Sizce de Matrix filmi kahramnı gibi değil miii?

8. ay kontrolü

Efe kanlı canlı olarak hayatımıza gireli tam 8 ay oldu. Bu aralar hem fiziksel, hem mental olarak büyüme hızı doruk noktasına ulaştı oğlumun. Kilosu ve boyu bu ay fazlasıyla artmış. (burada maşallah demeyi unutmuyoruz tabi;)). Son 10 gündür bir önceki yazımda belirttiğim gibi ayakta durma çalışmaları yapıyor. Hatta 10 dakika oturur vaziyette tutabilene ödül vermeyi düşünüyorum, buradan duyrulurJ İlk başlarda çok dengesiz duruyordu, hemen devriliveriyordu. Son 1-2 gündür ise uzun süre durabiliyor. Hatta oyuncağını koltuğa koyuyorum, ayakta oynuyor. Tek eli koltukta, tek eli serbest geriye doğru bakıp televizyona gözatabiliyor.. Bir de koltuktan ziyade, etrafı çevirdiğimiz çite tırmanabilmek pek hoşuna gidiyor. Havada,karada, salonda-yerde,odasında- kendi yatağında hiiç farketmez fırsatını ve imkanını bulduğu her yerde, her koşulda ayağa büyük bir ustalıkla ve çeviklikle kalkabiliyor oğlum. Kah koltuğa ellerini koyup kendini çekerek, kah annesinin bacaklarına tutunarak, kah yatağının parmaklıklarına tutunarak, kaşla göz arasında bir bakıyorsunuz ayakta duruvermiş, sırıtıyor en yer cücesi haliyle.. J  Tabi haliyle alınması gereken önlemler de giderek artıyor. İlk hedefimiz yatağının parmaklığını kaldırmak oldu tabi, çünkü uyandığı anda hemen kalkıyor ayağa ve parmaklıklardan tutunarak sarkıyor aşağıya, odasını,halısını seyredalıyor.  Parmaklığı kalkık tutmak benim gibi kısa boylu biri için çok rahat olmuyor tabi ama napalım. Güvenlik daha önemli ;)  Sırada prizlere kapak takmak var galiba..

Neyse efendim gelelim yazımızın konusu olan 8.ay doktor ziyaretimize. Harika bir Cumartesi günü, günün ortasında doktora gitmek zorunda olmak zor olsa da paşa paşa gittik tabi.
Doktorumuz Nilgün Hanım aşırı yoğun bir doktor. Aylık randevuları aylar öncesinden ayarlamak gerekiyor. Mesela bizim Eylül ayına kadar tüm randevularımız alındı.:) Bu kadar çok hastası olan bir doktor olup bir de üstüne günlerden Cumartesi olunca haliyle kontrollere zamanında girmek imkansız hale geliyor ama napalım. Nilgün Hanım odaya geçin dedikten anca 40 dakika sonra gelebildi odaya. Çünkü acilde hasta olan çocuklara bakması gerekiyordu. Biz de biraz gülsün diye o odaya geldiğinde Efe’nin gözünde yeni güneş gözlüğü ile karşıladık onu. Kadıncağız çok güldü, çok hoşuna gitti ve hemen  bir fotoğraf istedi odasındaki panoya asmak için. (Panoda bir sürü bebeğin fotoğrafı var).
Efe ilk kez Nilgün Hanım’a güldü bu muayenede. Artık tanıyor herhalde kendisiyle coşkulu bir ses tonuyla konuşan,ilgilenen doktorunu..
Klasik “bu ay nasıl geçti, uykusu nasıl, hayatında ne değişiklikler var, yemeklerini seviyor mu” soruları sonrasında tabi ki sıra bu ayki menümüze geldi..
Bu ay sabah kahvaltısına aynen devam ediyoruz. Aynı şekilde meyve saatimize de devam tabi ki. Öğle yemekleri çeşitleniyor Efe’nin. Haftada 3 gün geçen ayki kuzu külbastılı sebzesine devam ediyoruz.
2 gün yine sebze püresi ama havuç,patates,pirinç i kuzu incik ile pişiricez bu sefer.. Brokoli zamanı geçtiği için artık sebze pürelerine brokoli eklemiycez. Kuzu incikli pişirdiğimizde sarı mercimek ve buğdaya da gerek yokmuş. Mercimek incikle beraber olursa bağırsakları fazla çalışırmış. Buğdaya da incik varsa eğer içinde gerek yokmuş. Efendim pişmesine 5 dak kala inciğin kemiğine bir damla elma sirkesi damlatacakmışız ki kemiğin tüm kalsiyumu yemeğin suyuna geçsin. Bu da işin püf noktası.. Bu püreye incik zaten yağlı olduğu için zeytinyağı eklememize gerek yokmuş.
Haftada 1 gün, 1 tatlı kaşığı kuzu kıyma ,1 tatlı kaşığı pirinç, 1 avuç ıspanak ile hazırlanmış ıspanak yemeği verecekmişiz bu ay. Bakalım annesi ve babası gibi kıymalı sebze yemeklerinden ziyade etli sebze yemeklerini mi tercih edecek??
Kalan 1 günde de balık yiyecek oğlum bu ay. Tatlı su ve dip balıkları yasak. Yani tekir,barbunya,alabalık, çiftlik çuprası gibi balıklar henüz menümüzde yok. Olta balıkları ise buyursun gelsinler soframıza.. Gelsin istavritler, çinekoplar, deniz levrekleri, Norveç somonları ve ithal uskumrular meselaJ Sanırım balık konusunda tercihimiz bizim de favorilerimizden olan, löp etli, kılçığı ayıklanması kolay olan Norveç somonundan yana olacak çoğu zaman. Doktorumuz kendi oğluna da daha çok somon verdiğini söyledi küçükken ve kendi uyguladığı tarifini de paylaştı bizimle:
“Somonu ufak bir tencereye koyup üstüne brokoli ve havuç rendeleyip, defne yaprağı koyuyoruz.  Kendi suyu ve yağıyla piştikten sonra  biraz zeytinyağı gezdiriyoruz  ve afiyetle yemesini sağlıyoruz”. Hayalgücünüze bağlı olarak tarifleri zenginleştirmek mümkün. Haydi hayırlısı.. Heyecanlandım valla;)
Bu arada artık sütüm iyice azaldığı için evde Aptamil Devam sütü 3 numarayı bulundurmaya başladık. Hatta 2 gündür sabah öğünlerinde anne sütü niyetine onunla ediyor kahvaltısını. Bakalım anne sütünün varlığı daha ne kadar sürecek?
Ayrıca eline kemirmesi için meyve filesi içinde meyve ve sebzeler ve Hipp bebe bisküvisi verebilirmişiz. Ben ekmek kabuğu diye sormuştum ama Nilgün Hanım ekmekten ziyade bunları tercih edebileceğimizi söyledi..
Küçük adamım büyüme yolunda tam gaz ilerlerken bakalım daha neler olacak?


21 Mart 2012 Çarşamba

Yaşasın ayaklarım...

Emeklemesini beklediğim oğlum ayağa kalkma meraklısı çıktı. Bir süredir ayakta tutulmaya bayılıyor kendisi. 2 gündür ise koltuğa tutunarak ayaya kalkmaya başladı. Oturt oturtabilirsen.. Yavaş yavaş emekleyerek hedefe yaklaşıyor, önce ellerini koyuyor koltuğa, sonra ellerinden aldığı destekle kendini çekiyor veee hooppp kalkıyor. Sonra da zafer kazanmış edasıyla,gururla bakıyor. Geri oturtuyorum yere, 2 dakika durmadan tekrar yaklaşıyor koltuğa.. Yakındır, sıralamaya başlayacak sanırım...


19 Mart 2012 Pazartesi

O biiirrr tavla şampiyonu

Haftasonu kuzen Gökhan ile Altan'ın tavla oyunlarına musallat oldu Efe ve tabi sonunda oynatmadı onları..O da babası gibi tavlacı mı olacak ne?


16 Mart 2012 Cuma

Onun arabası var, güzel mi güzel...


Diş buğdayı partisinde tüm arkadaşlarımız sağolsunlar hediyeler getirmişler oğluma. Efe, gelen tüm oyuncaklarla keyifle oynuyor. Arzu teyzesinin aldığı kaplumbağayı henüz amacına uygun kullanmıyor ama yine de pek seviyor, elinden düşürmüyor. Aylin teyzesinin aldığı trenden biraz korkuyor henüz nedense.
Kıyafetleri henüz hava  elverişli olmadığı için giyemedi tabi ama Cansu teyzesinin aldığı "İlk arabam" a bizim denetimimizde biniyor ufak ufak. Bu araba hem araba halinden çıkıp kaldırılıyor ve yürümeye yardım ediyor, hem de araba olarak üstüne oturup kullanılabiliyor. Efe şu an üstüne oturuyor, biz de onu tutarak arabayı bir ileri, bir geri hareket ettiriyoruz. Özellikle geri geri gitmeye bayılıyor, kahkahalar atıyor..
Biz de ona "onun arabası vaarr güzel mi güzzeell" şarkısını söylüyoruz:)

Diş Buğdayı

Efe'nin alt 2 dişi çıkalı 1 ay oldu neredeyse ama ancak fırsat bulduk ve geçtiğimiz hafta sonu arkadaşlarımızla beraber kutlama yaptık. Aslında geleneksel kutlamalara çok bağlı bir insan değilim, bizimkisi parti bahanesi işte.. Eğlenceli olacağını da düşünüp giriştik işe..
Diş buğdayı  ile çocuğun dişlerinin daha sağlıklı olacağına ve daha çabuk büyüyeceğine inanılıyor. Aslında haşlanan buğdayın içine altın konuluyor geleneğe göre ve altın kime çıkarsa o, çocuğu, baştan aşağı giydiriyormuş.
Diş buğdayı için aktarlardan hediklik buğday alabilirsiniz.Buğdayın içine koymak üzere bilimum yemişler(fındık,badem,ceviz,vs..), nar ve toz şeker de eksik edilmemeli.. İçine koyulacaklar sizin hayal gücünüze bağlı tabi..Çeşitleri artırmak mümkün..
E buğdayın yanına da 3-5 çeşit bir şeyler yapmak şart tabi.. Buğdayla karın doymuyor;)
Bu konuda sevgili Cansu'nun da eline sağlık. Vur deyince öldürüp çeşit çeşit kanepe yapmış..:)

Efe kalabalığa rağmen gayet keyifliydi. Beklediğimden iyiydi hatta o gün. Ceren Ablasının kucağından inmedi diyebilirim. Ceren de kibarlığından "alın şu çocuğu kucağımdan, bu çok ağırmış,kollarım koptu" demedi,diyemedi;)
Arzu teyzesini Çağlar amcasıyla paylaşamadı, sert bakışlar attı bu adam da nereden çıktı dercesine..
Efe gelen hediyelerini açarken Elif ve Zeynep'te ona eşlik ettiler. Gerçi Elif, Zeynep'e pek yüz vermedi. Sanırım Efe'yi doğduğundan beri tanıdığı için kendi bebeği gibi görüyor:) Zeyno, Efe'nin oyuncağına uzanınca "o Efe'nin" dedi durdu..:) Zeynep, her zamanki gibi hanım hanımcık oturdu,durdu çoğunlukla Mamaroo'da...
 Hepimizin karnı doyduktan sonra sıra gelmişti meslek seçme merasimine.. Oyun halısına çeşitli meslekleri temsilen bazı nesneler koyduk. Heyecanla bekledik bakalım Efe hangisini seçecek diye. Oğlum kararlılıkla diş fırçasını seçti ve kesinlikle elinden bırakmadı. Onu elinden zorla alınca da bu sefer önce eczacılığı temsilen koyduğumuz ilacı aldı, daha sonra da bankacılığı temsilen konulan kredi kartını aldı eline,evirdi, çevirdi.. Ama diş fırçası ilk favorisiydi,diğerleri zorlama oldu biraz.. Böylece diş hekimliğine giden yolda ilk adımını attı sanırım;) ya da günün anlam ve önemine en uygun nesneyi seçti de diyebiliriz;)

Şaka bir yana, hangi mesleği isterse onun eğitimini alabilir umarım. Mutlu olacağı bir mesleği olsun yeter. Biz ona tabi ki yol gösteririz,kendi tecrübelerimizi aktarırız ama son karar onun olmalı..  

7 Mart 2012 Çarşamba

Sanatın ve sanatçının dostu Efe ile Zeyno

Cumartesi sabahı hava da kötü olunca bir süredir görmek istediğimiz "Van Gogh Alive" sergisinde aldık soluğu sevgili dostlarımız Yağcılarla. Saat 11.00de açılıyordu sergi. Malum Cumartesi kalabalığına yakalanmayalım diye 11.00de orada olalım dedik. İyi ki de erken gitmişiz..

Sergi klasik sergilerden farklıydi. Dijital sergi diye de okumuşsunuzdur. Sloganı zaten "Çerçeve yok,içindesin".Van Gogh'un eserleri dev ekranlara,duvarlara,kolonlara, hatta yere bile yansıtılmış. Fonda güçlü bir klasik müzik eşliğinde bir gösteri izliyorsunuz. Müzikler özenle seçilmiş. Resimlerle mükemmel uyum sağlıyor.Ayrıca yine duvarlarda sürekli Van Gogh'un düşünceleri,sözleri,kendi el yazısıyla özellikle kardeşi Theo'ya yazdığı mektuplar da gösteriliyor. Onun ruh halini,duygularını içinizde hissediyorsunuz adeta sergiyi gezerken-daha doğrusu izlerken demeliyim herhalde..:)


Sergi Efe'nin çok ilgisini çekti. Pür dikkat duvarlara baktı durdu.. Zeynep daha özgür takılmayı seçti ama ara sıra ekrana bakmayı da ihmal etmedi tabi.. Daha çok babasıyla aşk yaşamayı tercih etti.;)

Sergi boyunca herkesin yaptığı gibi duvarlara yansıyan resimlerin önünde biz de fotoğraf çektik valla ne yalan söyleyeyim. Aslında tabi pür dikkat önünüzdeki duvardaki resimleri izlerken resmin ortasına birilerinin gölgesinin düşmesi pek hoş bir görüntü yaratmıyor biliyorum ama ne yapalım. Hazır gitmişken ve klasik sergilerden farklı bir sergideyken anı ölümsüzleştirmek de istiyor insan. Beğendiğimiz resimlerin üstüne biz de gölge düşürdük maalesef..:( Pişman değilim, yine olsa yine yaparım,o ayrı..;)

Sergi çıkışında Efe ile Zeynep'in sebze püresi saatleri gelince cafede oturup sebzelerini yedirdik ve öyle çıktık dışarı.. Ne de olsa kuzuların düzenlerinin şaşmaması lazım değil mi;) Her yerde, her koşulda besliyoruz artık. Cafe'den bir kase sıcak su aldık önce ve sırayla ısıttık püreleri. Gerçi Zeynep'in püresi cafedeki elemanın kaseye fazla su koyması yüzünden çorba haline geliyordu ama kurtardık sanırım;). Kavanozu kasenin içine bırakmamızla suyun taşması bir oldu valla;)

Çocukları sanatla ve önemli bir sanatçıyla tanıştırmak açısından güzel bir gündü-her ne kadar nereye geldiklerinin pek farkında olmasalar da;)

Keşke böyle farklı organizasyonlar daha sık yapılsa. Resim sergileri birçok kişinin ilgisini çekmez. Bence insanlara sevdirmek için bu tip farklı organizasyonlar, yenilikler yapılmalı.

5 Mart 2012 Pazartesi

Kıtır kıtır veya kıkır kıkır..

Dün akşam ekmek keserken, babasının kucağında olan oğluma ekmek kesme sesi nedendir bilinmez ama çok komik geldi ve bu sese kahkahalarla güldü epey bir süre..
Onu güldürmek için bütün bir ekmeği kestim, hatta üstüne dilimleri de yarıya böldüm gerçi ama olsun;)


Tosun Efe ile Çiroz Zeyno başbaşa yemekte

Cumartesi günü Tosun Efe ile biricik Çiroz Zeynomuz ilk kez başbaşa yemek yediler. Başbaşa dediysek tabi hemen karşılarında biz de oturuyorduk-bizim gözetimimizdelerdi yani;) Önceleri ayrı ayrı takılıyorlardı oyuncaklarla ama tüm oyuncakları sırayla yere atınca ve artık biz garsondan oyuncakları yıkamasını istemeye utanınca mecburen son oyuncak olan deniz kızı kıymete bindi. Efe'nin elinde olan deniz kızına Zeynep uzuun uzun bakakaldı. Efe'nin elini tutarak cilveler yaptı falan ama oğlum pek oralı olmadı. Hatta Zeynep'in bu çabasına karşılık oyuncağı masaya vurup vurup durdu..:)
Tabi en sonunda denizkızının sonu da diğer oyuncaklar gibi oldu. Yere atılmaktan kurtulamadı..:(
Aşağıdaki görüntüler o anlara ait.
Daha sonra ise iki kuzu da annelerinin elinden yoğurtlarını yediler. Ama ne yemek. Bir Efe ağlıyor, Zeynep elini Efe'nin elinin üstüne koyuyor teselli edercesine, bir Zeynep ağlıyor, bu kez Efe elini uzatıyor ve teselli ediyor..
İkisi de bu dünyada yalnız olmadıklarını, gaddar annelere başkalarının da sahip olduğunu farkettiler sanırım..:) Ne de olsa kader arkadaşı onlar..