Efe'nin yaşı

Lilypie Fourth Birthday tickers

25 Şubat 2013 Pazartesi

Güzel bir pazar günü

Pazar günü hava harikaydı. Umarım bundan sonra ısınarak gider de benzer günleri daha çok yaşarız, sahil günlerimiz başlar yeniden.. :)
Biz de bu harika havayı fırsat bilip tosunu da alıp attık kendimizi yollara, Fenerbahçe'ye.. Yolda az daha uyuyacaktı Efe, uyutmadık inince uyusun diye.. Biz de kitaplarımızı almıştık yanımıza, sözde o uyuyunca denize karşı oturup kitap okuyacaktık ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Arabadan inince güzel havayı, denizi, parkı, bahçeyi gören oğlum uyumak bilmedi.. Saat 16.00a kadar ayaktaydı, tabi biz de peşinde.. :) Önce yat limanını boylu boyunca yürürken denize takıldı.. Denizle arasına giren telleri aşmak istedi.. Sonra Fenerbahçe Parkı'nda özgürce koştu, oynadı. Çimlerde yürüdü, ağaçlara dokundu.. Seyyar oyuncakçıda gördüğü mavi arabayı aldı eline ve bir daha bırakmadı. Bize de almak düştü tabi..:) Yerlerde o arabayı kurarak götürmeye kalktı.. Çimlere girdi, çıkmak bilmedi. Parkın bütün banklarına çıktı,oturdu,indi. Yeniden çıktı, yeniden indi.. Bizi de yanına oturttu.. Arada fotoğraf çekelim dedik anne ve babasıyla, özgürlüğün tadını aldı ya, kollarımızla bile sarmalanmak istemedi. Beraber poz vermedi gitti adam gibi.. Arada pusetine oturtup uyutma çabalarımız sonuçsuz kaldı.. İnat etti, uyumadı.. Parkta salıncakta kikir kikir kikirdedi, kaydıraktan kaymak için ilk kez merdivenden çıktı, büyük çocuklar gibi kaydı.. Pili biten anne babasını kırmadı, parkın içindeki kafede, anne-babası gibi sandalyede oturdu, önüne koyulan sprite kutusuyla oynadı. Anne- babası da kuruyan dilini damağını ıslattı.. :) Vee en sonundaaaa tam da artık gidelim, bari arabada giderken uyusun diye düşünürken, pusete oturur oturmaz uyuyuverdi. Fırsattan istifade anne ile baba Belvü'de kendilerine ziyafet çekti.. Ziyafetin sonlarında-sadece 45 dakikacık uyuyan- Efito uyanıverdi ve annesinin lahmacununa musallat oldu.. Kendi yemeğini de afiyetle mideye indirdikten sonra zorlu dönüş yolculuğu başladı. Havayı güzel bulan tüm İstanbullular kendilerini sokağa, sahil tarafına atmış olacak ki dönüş yolculuğu bitmek bilmedi.. Sinir etti.. Ama olsun çookk keyifli bir gün geçirmiş olmanın huzuru ile sonunda dönebildik evimize..

Yaşasınnnn bahar geldiii.. (mi acabaaa?)









23 Şubat 2013 Cumartesi

Elma böyle yenir...


Bir Tosun Efe-Deli Zeyna buluşması

Geçtiğimiz hafta Zeyno ve ailesi bize misafir oldular bir akşamüstü ve akşam. Yine bir klasik "Fondü Gecesi" organize ettik yarım saatte telefonda. Şarapları ve kuvertür çikolata Yağcılardan, peynir,ekmek ve meyveler bizden süper bir gece geçirdik hep beraber..
Gecenin sonunda hazımsızlık problemleri yaşadık gerçi fazla yemekten ama o kadar da olsun di mi ;) Ertesi sabah 2 aile de farklı yerlerde kahvaltıya gittik ama hiçbirimiz aç değildik açıkçası.. :) Anlayın ne kadar yediğimizi..

Efe ile Zeynep gittikçe daha bir kendilerini oyalıyorlar, bize musallat olmuyor, kendileri takılıyorlar oyuncaklarla. Birbirleriyle pek alakadar olmuyorlar pek ama her görüşmede biraz daha artıyor ilgileri.. Zeynep, kızların gözü karalığını bir kez daha gösterdi ve oğlumun 1 haftada anca içine girebildiği çadırın içine eve girer girmez atladı.. Çadırın içindeki Efe'nin pikesini almaya çalışmadığı sürece oğlum açısından problem yoktu.. :) Oğlum pikesini/battaniyesini kimseyle paylaşmıyor da:)



Biz peynir fondünün ortasındayken Zeynep'in uykusu gelmiş gibiydi ama epey uzun sürdü uyuması. Bir Cansu, bir İlker denediler ve sonunda zafer onların oldu.
Bizim Efe ise Zeyno'dan bir süre sonra yatmak istedi.
O da uyuyunca hemen gelsin meyveler, erisin çikolatalar ve yensin bandıra bandıra hepsi, alsın yerlerini midelerde dedik ve afiyetle yedik hepsini.. :)

(Bu arada gece boyu yine Altan'ın 1 ile yetinmeyip 3 tane aldığı trabzon ekmekleri espri konumuz oldu. Kocacım her fondü gecesinde 7 mahalledeki fırınları dolaşıp bulduğu tüm farklı çeşit trabzon, köy ekmeği ve türevlerini alıyor, sağolsun.. )

20 Şubat 2013 Çarşamba

...Bi dahaaa, bi dahaaa, tööövvbbeee

Efe doğduğundan beri haftasonları onu bırakıp da gece dışarı çıkmamıştık herhalde. Gündüzleri arada anneme bırakıp karı-koca takıldığımız oldu ama hepsi o.. Biz nereye, oğlum oraya şeklinde yaşadık 1,5 sene. Onunla gezmek çok keyifli geldi bize. Evet, her zaman rahat oturamadık, 2 çift laf edemediğimiz çok oldu ama olsun. Onunla beraberdik ya, yetiyordu..
Sonra birkaç hafta önce Zeyno'nun annesi bir mail attı ve hep beraber Levent Yüksel konserine gitmeye karar verdik. Biletler alındı ve konser günü beklenmeye başlandı..
Konser günü akşam 6 civarında buluştuk hep beraber İstiklal Caddesi'nde. Mideler aç olunca aldık soluğu İlker ile Cansu'nun tavsiyesiyle Çin Büfe isimli mekanda..Mekan ince,uzun, adından da anlaşılacağı üzere çin mutfağı üzerine.. Doyarmıyız diyen Altan bile memnun kaldı ve tıkabasa doydu. :)
Efe'ye ve Zeyno'ya iyi geceler fotoğrafları çektik arada.. Konser öncesi Beyoğlu'nun epeydir görmediğimiz yerlerinde yürüdük, Asmalımescit'te bir mekanda mola verdik yürüyüşe..Bizim eskiden uğrak yerimiz olan ikinci el kıyafet,aksesuar vs.. dükkanı By Retro'yu Cansu ve İlker ile de tanıştırdık..

veee konser.. 22.00da kapı açılıyordu, biz 22.30 gibi mekandaydık. Arkadaş o ne kalabalıktı valla anlamadık. Ya biz yaşlanmışız ya da cidden ekstra bir kalabalıktı valla başım döndü.. Sağdan soldan ittiren kaktıranlardan bunaldık yerimizi bulana kadar. Sonrasında kendimize geniş açılı, VİP olmasa da gayet iyi bir yer bulduk, araya sıkıştık biz de.. Veee sağolsun Levent Abi de gayet vakitlice 23.00da çıktı şarkılarını söylemeye.. 1 kere mola vererek saat 01.30a kadar söyledi en güzel şarkılarını. Herkes hep bir ağızdan eşlik etti şarkılara. Gerçekten, Cansu'nun dediği gibi "Hiçbirimiz Levent Yüksel fan ı olmamamıza rağmen, tüm şarkıları biliyırduk resmen".. Bu yüzden çok keyifliydi.. İlk gençlik yıllarımızı yadettik hep birlikte.. İkinci yarı yanlarına sığıştığımız grup, süper korunaklı ve konforlu yerlerini bırakıp konserden çıkınca da caanım yer bize kaldı. Konserin kalan kısmını gayet konforlu şartlarda, itiş kakış olmadan izledik..
Arada yapmak lazım böyle hareketler dedik.





Efe'ye gelince.. Efe o gece anneannesinde kaldı. Gece 1,5 ta uyanmış ve annemi görünce başlamış "Duyguu?Altaaan?" demeye ve 3e kadar uyumamış.. Ertesi sabah da 11.30 gibi aldık kuzuyu ve getirdik evine. Kapıyı açtığında annem, çok özlediği her halinden belliydi bir gecede, hemen atladı kollarını açarak kucağıma.. :)(normalde sabahları ağlasa da ben giderken, akşam geldiğimde pek oralı olmadığından şaşırdım açıkçası..)

7 Şubat 2013 Perşembe

Okuduklarım

Efe daha doğmadan başladım hamilelik,bebek/çocuk gelişimi üzerine kitaplar okumaya her anne gibi.. Önce "Bebeğinizi beklerken sizi neler bekler" isimli pek popüler kitabı almıştım. Bu kitabı pek severek okudum, ara ara tekrar karıştırdım sayfalarını.. Soru-cevap şeklinde olması hoşuma gitmişti, insanı sıkmadan okutuyordu kendini.. Son bölümünde de doğum sonrası ilk zamanlarla ilgili bilgiler de vardı..
Sonra Efe doğdu.. O zaman da "Bebeğinizin ilk yılında sizi neler bekler" isimli, aynı serinin 2.kitabını aldım önce.. Arkasından belirli bir düzen oluşturmak için meşhuuur Tracy Hogg'un "Bebek bakım sorunlarına mucize çözümler" isimli kitabını tavsiye ettiler, onu da aldım..:) Ama açıkçası bu pek methedilen kitap biraz abartıldığı hissini vermişti bana..İlk okuduğumda hatalı ebeveyn miyiz biz yani şimdi dediğim çok nokta oldu.. Sonra doktorumuzun da tavsiyesiyle çok kafa yormamaya, okuyup bana mantıklı gelen yönlerini uygulamaya çalışmaya karar verdim. Bazı tarafları çok da mantıklı gelmemişti bana nedense..

Sonra Efe 1 yaşını geçene kadar yeni bir kitap almadım. Arada internette araştırmalar falan yaptım, makeleler okudum tabi ama o ayrı..
Son zamanlarda ise aldığım ve birini bitirmek üzere olduğum 2 kitap var..
Gerçi bitirmek üzere olduğum kitaba başlayalı uzun zaman oldu ve hala bitiremedim ilginçtir.. İlginç çünkü 2 günden uzun bir kitabın elimde durmuşluğu yoktur, hemen bitiririm.. Ancak yoğun çalışma temposu, Efe ile beraber vakit geçirme isteği, o uyuyunca da ortalığı toplayıp anca 3-4 sayfa kitap okuyabilme durumuna dönüştü..(Efe uyku saatlerini geçe çektiğinden beri bu böyle).. Okuduğum kitabı bir an önce bitirmeliyim zira aynı kitabın 2 yaş için olanı da var ve Efe artık neredeyse 2 yaşında sayılacak.. :)
Kitabımızın ismi: Bir yaşındaki çocuğunuz büyürken ..  Her bölümde çocuğun gelişiminden bir nokta alanı anlatıyor: Konuşma,korkular,yürümek,aile ilişkisi,kabuslar,cinsiyet farkındalığı vs. gibi. Arada çocuğun ağzından yazılan kısımlar var her bölümde, bu kısma da başlık olarak "Ben olmak nasıl birşey". yazmışlar- ki bence gayet dikkat çekici bir başlık.. Ayrıca Söyleyin/Söylemeyin kısımları var çocuğun hangi davranışlarında ne söylememenizi ve ne söylemenizi önerdikleri..
Tüm bu gelişime çocuk açısından bakan, onun örneğin yürümeye başladığında neler hissettiğini anlatan, onun hislerinin farkına varmamızı sağlayan, bebeğin birçok davranışının aslında bizim düşündüğümüz gibi olmadığını, farklı nedenleri olduğunu anlatan, bence okuması keyifli bir kitap..
Mesela bir örnek vereyim: siz çocuğunuza kızdığınızda,birşeyi yapmasını istemediğiniz zaman bağırdığınızda onun "Annem böyle yapmamı istemiyor", ya da "bunu yaptığım için kızdı" dediğini düşünürken aslında o "annem beni neden şimdi sevmiyor acep??" diye düşünüyormuş..
Amerikan Parents dergisinin editörleri tarafından hazırlanan bir kitap. Aynı serinin "İki yaşındaki çocuğunuz büyürken" isimli kitabı da var.Sıradaki hedefim o.. Normalde "terrible two- korkunç iki" olarak adlandırılan bir dönem için yazarın önsözde "bence bu dönem mükemmel ikiler olarak adlandırılmalı" demesi özellikle ilgimi çekti.

Aldığım ama henüz başlamadığım diğer kitap ise http://edaninguncesi.blogspot.com da gördüğüm, Eda'nın annesi sevgili İpek'in tavsiye ettiği "Birlikte Büyütelim-Çocuk Ruh Sağlığı". İpek bu kitap için güzel şeyler yazmıştı. Ben de okumak istedim.. Yakın zamanda okumayı planlıyorum. Bakalım neler öğrenicem bu kitapla...

Adım Adım Eğitim Seti

Efe neredeyse 8-9 aylıkken bir eğitim setine üye oldum. 36 aya kadar, her ay eve bir karton kutu geliyor.. İçerisinde o ayki gelişimine özel bir konuyu içeren, resimli bir kitap (evimiz,ailemiz,vücudumuz, giysilerimiz,yiyecekler, vs... gibi konular) ve yanında kitap içerisindeki aktivitelerden bazılarında kullanacağımız bir oyuncak oluyor genelde.. Bazen de ekstra 1-2 ufak kitap daha geliyor yine en resimlilerinden..
Her kitabın başında o aya ait gelişim tablosu, yani o ay çocuktaki gelişimlerin neler olabileceği yazıyor. Ayrıca içinde çeşitli aktiviteler var. Bu aktiviteleri nasıl yapacağınız da kısaca anlatılmakta.
İlk başlarda tabi Efe'nin ilgisini resimleri ve kitabın kendisi çekmişti yenebilme potansiyeli olduğu için.. Kenarlarından başlıyordu kemirmeye, artık Allah ne verdiyse girişiyordu yemeye, yırtmaya... Sonraları sayfalarını çevirip resimlere bakmaya başladı. Aktivite kısmı çok ilgisini çekmiyordu.. Son zamanlarda ise artık hem sayfalarda gördüklerini soruyor, merak ediyor, hem de dikkat ettim, içinde yazılanları yapmaya çalıştığımda nispeten daha uzun süre konsantre olabiliyor artık..

Aynı zamanda web sitelerinden çeşitli şarkılar indirebiliyorsunuz üye iseniz.. Çocuğunuza söyleyecek şarkı bulamıyorsanız, uyduramıyorsanız gayet kullanışlı bence.. :)
Adamlar bence gayet başarılı bir set yapmışlar, ne zamnadır paylaşmak istiyordum, aklıma gelmişken yazayım dedim.. :)

http://www.adimadim.com sitesinden setlerle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz..

İki Efe bir olunca...

Eski işyerinden arkadaşımız Engin ve blog dünyasından arkadaşım olan eşi Seda geçtiğimiz hafta kahvaltıya davet ettiler bizi yeni evlerine.. Seda ve Engin Bayramoğlu'ndan müstakil bir ev alıp oraya taşındılar bir süre önce. Ben şehirden bu kadar uzağa gelmeye cesaret edebilir miyim diye kendi kendime sorduğumda cevabım "henüz değil" oluyor.. Her ne kadar bahçeli bir evde yaşamak çok cazip görünse, Efe için de çok keyifli olacağını düşünsem de, şehirden uzakta olma fikri zor geliyor şimdilik.. Ama hiç istemiyor da değilim ne yalan söyleyeyim.. Bir gün neden olmasın?:)

Seda ve Engin'in Efe'den 1,5 ay küçük oğulları var. Onun da ismi Efe.. Efeler buluştu yani anlayacağınız.. Biz kahvaltı ederken bizim Efe önce ortalığı kolaçan etti, ev sahibi Efe'nin oyuncaklarına musallat oldu. Bir de cep telefonlarına tabi.. :)
İki bebe birbirleriyle pek alakadar olmadan geçirdiler günü. Sadece birinin elinde bir oyuncak gördüğünde diğeri hemen gelip o oyuncağı almaya kalkıştı o kadar.. Bu sırada tabi biraz ağlama faslı da oldu. Oyuncağı alınan taraf biraz gözyaşı döktü her zaman olduğu gibi..
Merdiven delisi oğlum ilginçtir evin merdivenlerini son 1,5 saatte falan farketti.. :) Neyse ki çok çıkmadan basamakta oturmayı tercih etti. Onu gören ev sahibi Efe de basamakta oturdu oğlumla beraber..

Bebeler öğlen uykusuna yattıkları zaman biz de kafa dinledik tabi, bol bol sohbet ettik.. Sessizliğin tadını çıkarttık.. Uyandıklarında maraton tekrar başladı tabi.. :)

En kısa sürede yeniden bu güzel günü tekrarlamak dileğiyle..

Bu arada ev sahibimiz biz evden ayrılırken gidiyoruz diye arkamızdan ağladı.. :(
Şunların sevimliliğine bakar mısınızzzz???