Efe'nin yaşı

Lilypie Fourth Birthday tickers

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Mini mini kız çocuğu...

Geçtiğimiz haftasonu bir tanemiz Zeynep'in 2. yaş gününü kutladık. Cansu'nun kutlama için eçtiği yer Astoria'daki Play Barn'dı... Mekan çocukların eğlenmesi için birebirdi ama ben Efe konusunda tereddütteydim açıkçası çünkü bu tip mekenlarda daha nceki tecrübelerimiz başarısız olmuştu.. Efe, uykusunu da alamayınca burası ile ilgili de kötü bir başlangıç yaptık ama sonra azimli anne Duygu, çalıştı, çabaladı, süründü-evet evet resmen yerlerde süründüm- ve tosunu oyun alanına sokmayı, oradan oraya tırmandırmayı, en sonunda da kaydıraktan kayarak top havuzuna girmesini sağladım.. O andan sonra herşey daha kolaydı..



Sevgili Zeyno,
Bir minicik kız çocuğusun sen..Oğlumun beşik kertmesi, yavuklusu, en iyi arkadaşı, benim sahip olmadığım kızım gibisin. Annenin dediği gibi kızım olmadığı için süsleme hevesimi seninle gideriyorum bazen.. :) Annenle hep ikinizin yakın arkadaş olacağı zamanları düşündük hamileliğimiz boyunca.. Ne hayaller kurduk..Şimdi gitgide büyüdüğünüzü görmek, geliştiğinizi görmek, kurduğumuz hayallerin yavaş yavaş gerçekleştiğini görmek o kadar güzel ki.. 
Geçtiğimiz hafta,doğumgününde, Efe'ye "hadi Zeyno'yu öp" dediğimde hemen yaklaşıp utangaç utangaç seni öptüğü an o kadar duygulandım ki.. Kendimi tuttum ağlamamak için.. Ne kadar saf, ne kadar güzel bir andı.. 
Canım benim.. Dilerim sağlıklı, mutlu, ailenle birlikte,bizimle birlikte dolu dolu yaşların olsun.. Hep çok mutlu ol, hep böyle naif, hep böyle masum kal.. Ben elimden geldiğince, her ihtiyacın olduğunda yanında olacağım senin. Yıllar sonra umarım bu blogu beraber okur ve sizin bebeklik hallerinize güleriz kahkahalarla.. Sen yine olan biten herşey için Efe'yi suçlarsın olur mu tatlışkom? 
Seniii çoookkk seviyorumm.. İyi ki doğmuşsun.. İyi ki varsın...
Cucuuu, e sen de iyi ki doğurmuşsun bu fıstığı..;) Sen de iyi ki varsın.. :) Sizi çoooooooookk seviyoruuzzzzz...





Bozcaadaa...

Nicedir görmek istediğimiz bir yerdi Bozcaada.. Bayram tatilini de fırsat bilip ayarladık otelimizi, aldık bu seneki tatil arkadaşlarımız Aylin, Mustafa ve Elif'i, düştük yollara arife günü..Yolların kalabalığından korkuyorduk ama korktuğumuz gibi olmadı..
Kilitbahir'den Çanakkale'ye geçiş çok beklemeden gerçekleşti..


Ama ne yalan söyliyim Bozcaada bayramda gidilecek yer değilmiş pek.. Aşırı kalabalıktı çünkü.. Ayazma Playı'nda arabayı parkedecek yer zor bulunuyordu. Hadi kazara park ettiniz, plajda kendinizi park edecek bir tanecik(1 çift demiyorum bakınız, sadece 1 tanecik) şezlong ve şemsiye bulmak neredeyse imkansız.. Ha,sabahın 8.30unda giderseniz bulabiliyormuşsunuz o ayrı:)

Biz çocuklarla gittiğimiz için merkezdeki otellerde kalmadık. Onun yerine çiftlik konseptli Ataol Tatil Çiftliği'nde kaldık. Otel gayet güzeldi. Yemekler başarılıydı.. Bahçesi güzeldi.. Son gün öğrendiğimiz bir ayrıntı: otelin bir de Beach Oteli var ve buraya gidip kahvaltınızı burada da yapabiliyormuşsunuz. E denizden de faydalanabiliyormuşsunuz.. Daha ne olsun.. Ayazma Plajı'nın kalabalığı ile uğraşmak istemeyenler için güzel bir alternatif.

Ayazma Plajı,adanın en büyük ve tesis olan tek plajı..Kum harika,deniz buz gibi, çivi gibi ama çok güzel..
Efe bu kez incecik kumlarla oynamanın, denize taş atmanın keyfine vardı ve deniz kenarından hiiç ayrılmadı neredeyse..



Elif ile birlikte kum ile oynadılar...

Bozcaada sokakları çok keyifli, rengarenk, cıvıl cıvıl.. Bebek arabasıyla pek elverişli değil aslen.. Bir akşam merkezde yemek yiyelim dedik ama siz siz olun bayramda gidecekseniz yiyeceğiniz yeri önceden seçip rezervasyon yaptırın çünkü herkes öyle yapıyormuş, dolayısıyla yer bulmak neredeyse imkansız..Bulduğunuz yer de pek memnun etmiyor zaten..:(


Öğlen yemeklerinde Ayazma Plajı'nın tepesindeki deniz manzaralı restoranlarda yemek yedik.. İlk gün Ali Baba Restoranda yedik, 2. ve 3. gün ise adanın en iyi restoranlarından olduğunu öğrendiğimiz, zamanında plajda tek restoran olan Vahit'in Yeri'nde oturduk.. Bu saatlerde Efe de uyuduğu için rahatlıkla yemek yiyebildik.. :)
Genelde mezeler, salata,ızgara kalamar, tava kalamar ve çiğ börek şeklinde geçti öğle yemeklerimiz..Ah o kabak çiçeği dolmaları, aahh..!!
Bir akşamüstü Aylin'ler otele erken döndüler,biz de otele gitmeden şu meşhuur Polente Feneri'ni görelim dedik.. Demez olaydık.. Fenere zaten artık sokmuyorlarmış, dışarıdan santrali gördük, dönüş yoluna geçtik.. Ada yolları dar, önümüzdeki araba önündeki bisiklet konvoyu yüzünden yavaşladı, karşıdan gelen arabalar yüzünden geçemedi, tabi biz de.. 2 araba durduk resmen bisikletleri bekliyoruz..Birden bir fren sesi duyduk ve güüümmm!! Arkadan gelen bir araba bize çarptı.. Sonrası can sıkıntısı, gerginlik... Neyse cana geleceğine mala gelsin tabi.. Geçti gitti.. Kötü bir anı olarak kaldı..

Bu arada naçizane bir tavsiye illa bayram zamanı gidecekseniz.. Dönüş gününden bir gün önce arabanızı Geyikli'ye geçirip otoparka koyun ve ertesi gün feribota yaya olarak binin.. Biz öyle yaptık ve ne kadar doğru bir karar verdiğimizi ertesi sabah taksiyle iskeleye yanaşmaya çalışırken gördük.. Feribot kuyruğu öyle böyle değildi çünkü.. Uzadıkça uzuyordu.. Biz ise elimii kolumuzu sallayarak o kadar arabayı geçip bindik feribota.. Bu arada feribot biletleri gidiş dönüş.. Dönüşte kimse bilet kontrolü yapmıyor haliyle..

Biz beyler arabaları götürmeden önce tabi ki buraya kadar gelmişken şarap almadan dönmeyelim dedik ve epey bir şişe şarabı zulaya attık.. Meşhuur ada kurabiyesinden aldık.. Çiçek Fırın kurabiye için doğru adres.. Ancak ben size meşhur olan damlasakızlı, bademli kurabiye yerine badem lokumu adını verdikleri kurabiyeyi tavsiye edicem.. Müthişti gerçekten..







Güzel bir tatildi ama çok kalabalık olmasından mıdır nedir Bozcaada bizde çok hayranlık uyandıran, hayallerimizi süsleme hisleri beslememize sebep olan bir yer olmadı.. Ne bileyim bir Burgazada, Büyükada vs.. den çok farklı gelmedi bize açıkçası..Hani gözlerimi kaptsam, nerede olmak isterim diye düşünsem ilk sırada değil..Ama bence yine de bu kadar kalabalık olmadığı bir zaman gidip ikinci bir şans vermekte fayda var diye düşünüyorum..


21 Ağustos 2013 Çarşamba

Böyle de uyunmaz kii...


Efe'siz ilk tatil...

Bu sene evliliğimizin 5. yıldönümü.. 2 senedir ilk kez felekten bir haftasonu çalalım dedik ve Efe'yi anneannesinin emin ellerine bırakıp Dalyan'a gittik.. Onu çok özlesek de çok iyi geldi ne yalan söyliyim.. Arada böyle kaçamaklar bünyeye iyi geliyormuş gerçekten.. Her anne-babaya lazım..:)
Uçak saatleri de çok uygun olunca cuma akşam 21.00da oradaydık, pazar günü de tüm günü değerlendirip akşam 20.30 uçağı ile geri döndük.. Dalyan benim küçükken gittiğim ve hafızamda hep çok keyifli bir yer olarak kalmıştı, gerçekten tam da hatırladığım gibiydi..Altan da hep merak ediyordu, o da merakını gidermiş oldu..
Oteli fırsat sitelerinden birinden ayarladık.. Yeri çok iyiydi..
İztuzu plajı zaten lafa gerek yok, muhteşemdi.. Gerçi, Altan'ın işyerinde problem çıkması dolayısıyla 2 gün boyunca elinden telefon eksik olmadı ama napalım. O kadar kusur olur di mi ama?:)

Mavi yengecin dibine vurduk,epeydir okumadıım kadar aralıksız kitap okudum, deniz ve güneşin tadını doyasıya çıkardık, aralıksı akşam yemeği yemenin keyfini yaşadık..(Alınma oğlum ama seninle bu pek mümkün değil malum sürekli birimizi kaldırıp gezmek istiyorsun:)

Efe'siz ilk tatil olması açısından kayıtlara geçsin lütfen..


Nezahat Gökyiğit Parkı

Seneler önce, çalıştığım işyeri Ataşehir'deyken öğle tatillerinde sandviçlerimizi alıp giderdik Nezahat Gökyiğit Parkı'na... O zamandan bu zamana parkı çok büyüttüklerini okumuştum ama bir türlü gitmek kısmet olmamıştı...
Nihayet Ağustos ayında bir pazar günü gidebildik.. Otoparktan parkın içine bir tünelden geçiyorsunuz. Tünel boyunca çiçek resimlerinden oluşan bir sergi var. Parka ilk girişte tahta masaların olduğu bir alanla karşılaşıyorsunuz. Burada evden malzemelerinizi getirip kahvaltı edebiliyorsunuz piknik usulü.. Serin olduğu için şu bunaltıcı yaz günlerinde gitmek için birebir bence..
Tamamen tahtadan yapılma bir park ve çocuklara cazip gelecek bir sürü alan var. Yazın yaz okulu da varmış duyduğum kadarıyla.. Doğumgünü yapmak isteyenler olursa çardak dedikleri ufak bir kulübeyi de size tahsis ediyorlar o gün için..
 Bizim oğlan çayır çimene bayıldığı için burayı da pek sevdi.. Kendine bir de kapı buldu ya ondan mutlusu yoktu.. Kapısından ayırdık diye kıyamet koptu bir süre ama.. :)


Yaz tatilimiz...

Haziran sonunda 1 haftalık bir tatile çıktık. Tembel anne ancak yazıyor tatil anılarını...
Bu sene yine Kemer-Kiriş'e gittik ama otel farklıydı tabi.. Voyage Kiriş World'deydik bu sene..Arkadaşlarımız Aylin, Mustafa ve kızları Elif'te eşlik ettiler bize..

Efe uçak yolculuklarında bu sefer-nazar değmesin- pek bir usluydu.. Gidişte uçak kalkana kadar sıkıldı biraz ama kalkıştan sonra kucağımıza boylu boyunca uzanıp 10 dakikacık kestirdi bile.. :)
Otel, yıllardır hep gözüme kestirdiğim bir oteldi.. Gözüme kestirmekte de çok haklıymışım.. Tesis acaip büyük, yemyeşil, adeta bir ormandaymışsınız hissi veriyor. 3 ayrı koyu var... Detayları üşenmez de bir ara yazabilirsem duygunungezdikleri.blogspot.com da da okuyabilirsiniz bir süre sonra..

Bu sene çok düşündük nereye gitsek napsak diye.. İlk tercihimiz herşey dahil bir otel değildi. Olimpostaki ufak otellerden birine gitmeyi düşünmüş hatta oteli bile seçmiştik neredeyse. Ama sonra Efe 'nin geçen seneki gibi hastaneye ihtiyacı olursa, Olimpos biraz sapa diye düşünüp bu sene de daha merkezi ve ilk anda elimizin altında bir doktorun olabileceği bir yere gidelim dedik..

Tostos oğlumun denizde ne yapacağı merak konusuydu, zira İstanbul'da her deniz gördüğünde gözleri parlıyor ve girmek istiyordu. Amma velakin benim banyo sıcaklığındaki suya alışkın oğlum denizi soğuk buldu ve ilk günler çığlık kıyametler eşliğinde girdi. Ama girdikten 5-10 dakika sonra alışıp gülüyordu, bu da bize cesaret verdi... Son gün ise yine geçen seneki gibi el ve ayakalrını oynatmaya falan başlamıştı..

Kum ve çakıl ile bu sene de pek barışamadı yıldızı.. İlk gün çakıllara basıyordu aslında ama 2.gün güneşin kızdırdığı bir alana denk gelince ayacıkları kıyameti kopartıverdi ve sonraki günler pusetinden şezlonga, oradan benim üstüme, tekrar pusete hiiç yere basmadan gitmeyi başarabildi.
Her gün birimiz 1-2 saat onunla ilgilendiğimiz sırada, diğerimiz özgürdük istediğimizi yapmakta.. Anne- baba iş bölümümüz gayet başarılıydı bence.. :)

Yemek saatleri en sıkıntılı olanlardı sanki.. Çünkü kalabalığı gören Efe, hiiç bizimle masada oturmadı neredeyse..ee keşfedecek o kadar çok alan vardı ki.. Hal böyle olunca karı koca hiiiç beraber yemek yiyemedik neredeyse.. Alakart restoranlarda daha rahattık.. Boş sandalyeler ve kapıyla oynayan Efe bize izin verdi de arkadaşlarla birlikte yemek yiyebildik.. :)

Hareketliliği dışında hiçbir sıkıntı vermedi tostosum bize.. Eh o kadar da olur ama di mi:)

Sizleri cıvıl cıvıl tatil fotolarıyla başbaşa bırakayım daha fazla konuşmadan...








1 Ağustos 2013 Perşembe

Dev ayak..:)

Bayılıyor babasının ayakkabılarını giyip dolanmaya.. Hatta bazen benimkileri bile giymek istiyor ayağına.. :)